Nihat Kahveci’yi ilk defa sevgili Hürser hocanın Beşiktaş alt yapısında çalıştığı zaman seyretmiştim.
Bana Nihat’tan bahseder, muhakkak seyretmem gerektiği ısrarı ve fikir beyanı isterdi.Nihat’ın kalitesi o zamanda kendini belli etmişti. O zamanki kararımız bu gelişme ile ‘Avrupa’da top oynaması ‘gerektiği idi…
Zaman ve Toschak bizi haklı çıkardı, Nihat’ın kalitesi Avrupa’da tescillenmiş olup Futbol Kamuoyuna sunulmuştu.
Pazar günkü Antalya maçında Nihat’ın istenilen düzeyde oynamaması bazı köşe yazarlarının olumsuz beyanlarına neden oldu…
Bahsettiğimiz oyuncu Nihat…
Hani Real ve Barça’ya karşı oynayıp onların canına okuyan oyuncu…
Hani ikisinin de transfer etmek için can attığı oyuncu…
Milli maçlarda umulmadık anlarda sorumluluk alıp takımı sırtlayan oyunculardan biri.
Ve Beşiktaş’ta olma sebebi sadece onun şansız sakatlıklarından dolayı olduğu gerçeği.
Maç Beşiktaş’ın cezası nedeni ile seyircisiz oynandı,bu esnada Nihat’ın istenilen düzeyde olamaması (asker dönüşü,hazırlık kampı yok,Denizli niye oynatır?..)eleştirilere neden oldu.
Bir köşe yazarı ise Nihat’ın oyununa karşılık“iyi ki maç seyircisiz oynandı” diyebilecek cesarete sahipti.
Neden böyle bir yorumda bulundu?..
Seyircinin tepkisinin haklı olacağını mı düşündü?..
Ya da küfür edilme gerçeğini mi biliyordu?..
Beşiktaş’ta kim neden Nihat’a tepki verir bilemem, hatta sezon başında olmasına rağmen…
Avrupa’da ise Nihat gibi oyuncular bir semboldür, efsanedir…
Saygı sürekli ve sonsuzdur, çünkü onlar kulüplerin ikonu olmuşlardır.
Oynadığı oyunun kalitesinden ziyade sahada olma gerçeği önemlidir.
Best gibi,Raul gibi,Fowler gibi,Giggs gibi…
Acı olan; tribünler ve köşe yazarları dahil, biz hala Nihat gerçeğinin farkında değiliz.
