FutbolGündemTransfer

Bir Spor Klübü Kimindir?

Bir spor kulübü kimindir? Hele hele bu soru kitleleri ilgilendiriyorsa, cevabı daha da anlamlı olmalı.

Forma rengini aşk bilenlerin, gücünü paradan alanlarla baş edip edemeyeceği tartışıladursun, yaşanan Beşiktaş kongresinin yukarıdaki soru için biçilmiş kaftan olduğunu düşünüyorum.

Her ne kadar olayın kahramanları Yıldırım Demirören ve Murat Aksu gibi görülse de, aslında kendini Beşiktaşkulübüne ait hisseden sessiz çoğunlukla Demirören arasında geçen bir kongreydi bu.

Uzun süredir yönetimle taraftar arasındaki sevgisizlik artık had safhaya çıkmıştı ki; bu seçim bir anlamda güçlerin kendi iç hesaplaşmalı olacaktı. Yani içeridekiler ile dışarıdakiler arasında. İnönü’deki kapalı tribünden tüm ülkeye yayılan bu öfkenin Demirören’i ne kadar sarsacağı da merak konusuydu.
Yükselen “yeter” seslerini birleştirip sandığa yönlendirmek en mantıklısıydı. Ancak tüm bunların yanında Murat Aksu isminin olması, yeterince karışık olan durumu daha da karıştırıyordu.

AKP ile olan organik bağı spekülasyonlar için yeterliydi zaten. Belki de bunca falsosuna rağmen Demirören’in bu kadar rahat olmasının sebebi de buydu. Birçok kongre üyesi için AKP’nin varlığı grilikten başka bir şey değildi.

Kongre üyeleri görevini yaptı mı?

İlk olarak mali kongreden bahsetmek lazım. Cumartesi günü yapılan kongreye katılımın oldukça az olması elbette mevcut yönetimin elini rahatlattı. Toplam 1610 delegenin katıldığı oylamada 450 kişinin yönetimi ibra etmemesi ise önemli bir gelişmeydi. Ama Türkiye’deki hasta anlayış, muhalefetin her ne olursa olsun yönetimi ibra etmesi gerektiğine inanır. Çünkü onlara göre ibra, bir namus meselesidir. Bu yüzden de Aksu ve ekibi ağır eleştirilere maruz kaldı.
Şimdi o eleştirenlere sormak isterim, kulübü har vurup harman savuran kişiler tüm yüzsüzlüğüyle göreve devam ederken namus anlayışınız neredeydi?

Asıl namussuzluk, inanmadığın ve hatta reddettiğin bir şeyi, hiçbir şey yokmuşçasına görmezlikten gelmek değil midir? O yüzden her şeye rağmen Murat Aksu’nun bu nokta da doğru tavır aldığına inanıyorum. Ancak delegelerin bu derece aymaz olmasını da bir türlü anlamış değilim. Aylardır Demirören için “kulübü batırdı, transferler yanlış, Tabata tam bir kazık, del Bosque için ödenen miktarlar can yakıyor diyenler” maalesef sandık başında renk değiştirdiler. Hem de o hastalıklı “namus” anlayışı adına…

Sonuç olarak, uzunca bir süredir Yıldırım Demirören’den kurtulma hesabı yapanların, kongre umudu bu sefer de kursaklarında kaldı. Kulüplerin sahipleri kimdir sorusunun cevabı da bu sayede bir kez daha bulunmuş oldu. Ne tribünlerde renk aşkını ortaya koyanlar ne de sokakta kendini bir kulübe ait hisseden insanlar, bu anlamda hiçbir paya sahip değiller. Aslolan sadece kongre üyeleriydi.

Böyle olunca da ülkenin her yerinden “yeter” diyenlerin gücü yine “yetmedi”. Zaten bu anlayışta olan bir futbol kültürü için ne Demirören yeter, ne de diğer malum kulüp başkanları…

Erkut Tekin

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu