FutbolHaberTransfer

Yeni sezon, yeni umutlar

Takımlar harıl harıl yeni sezonun hazırlığı içinde. Kimisi sadece ligi düşünürken bazıları da ligin yanı sıra Avrupa kupalarının heyecanını yaşıyor. Özellikle de Sivasspor…

Yılların dominantları, Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor gibi üç önemli markayı geride bırakarak ön elemeden de olsa Şampiyonlar Ligi’ne katılan Yiğidolar, geçen sezon kendi tarihleri adına muhteşem bir iş çıkardı. Onları böyle bir sınavda görmek elbette çok önemli. Birisi çıkıp da bundan 2 yıl evvel Sivasspor Şampiyonlar Ligi’ne katılacak deseydi eğer, birçoğumuz bunu şaka sanıp, gülüp geçerdik. Ancak Bülent Uygun liderliğindeki kırmızı beyazlı ekip, bu hayali gerçeğe dönüştürmeyi bildi. Şimdiki amaçları ise önlerindeki Anderlecht engelini aşarak play-off’lara kalmak.
Mümkün mü?

Bence çok zor ama imkânsız değil elbette.

Beni bu şekilde düşündüren birkaç önemli nokta var. Öncelikle Bülent Uygun’un “takımın iskeletini koruduk” demesine karşın, bünyeden ayrılan Fabio Bilica, Herve Tum, Kanfory Sylla ve Pini Balili gibi verimli yabancıların eksikliği mutlaka hissedilecektir. Onların yerine gelenler için iyi oyuncu değil demiyorum ancak birçok takımda tanık olduğumuz doku uyuşmazlığı ve adaptasyon süreci, Sivasspor adına çok ciddi bir tehlike olabilir. Kaldı ki; sezon öncesi hazırlık kampında alınan farklı mağlubiyetler bu görüşümü doğrular nitelikte.

Bir diğer faktör ise böylesi çıkış yapan takımların ilk bir iki yıl sonunda istikrardan uzaklaşmasıdır. Belli bir baskı ve kamuoyuna alışamayan oyuncular, maalesef takımların yarışmacı kimlikleriyle paralel gelişme gösteremeyip Mehmet Yıldız örneğinde olduğu gibi tekrar silik oyunculara dönüşebilmekte.

•••

Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılarak en azından hazırlık sürecini daha sağlıklı ve uzun vadeye yayan Beşiktaş için gerçekten çok umutluyum. Zira hem moralli oluşları hem de oynadıkları son Olimpik Lyon maçındaki performansları beni çok etkiledi.

Transfer döneminin “en eleştirilen takımı” olmalarına rağmen Olimpik Lyon karşısındaki Beşiktaş’ın şu ana dek izlediğim Galatasaray ve Fenerbahçe’den çok daha hazır olduğunu söyleyebilirim.

Özellikle kanatlara monte edilen Erhan Güven ve İsmail Köybaşı’nın sağlıklı bir çalışma ortamında en az bir 10 sene Beşiktaş’a hizmet etmeleri garanti gibi. Bunlara bir de Nihat Kahveci gibi bir yıldızın katılmasıyla birlikte hücum hattının daha da zenginleşeceği ortada.

Ancak stoper Ferrari ile ilgili kaygılarım hâlâ devam ediyor. Son senelerde Beşiktaş’ın aldığı stoperlere karşı feci bir şüphe duyuyorum. Belki de bunun sebebi, yıllardır tonla para verilip sonra da “yalvar yakar gönderilen oyuncuların birçoğunun stoper olmasıdır!” Üstüne üstlük Gökhan Zan’ı da Galatasaray’a bedava kaptırdılar.

Bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Gökhan Zan iyidir ya da kötüdür, ancak bu Beşiktaş takımının geçen yıl milli takıma “sürekli” gönderdiği tek oyuncu Gökhan’dı. Böyle bir oyuncuyu “unutkanlık” yüzünden elden kaçıran bir yönetime sadece “bravo” demek lazım!

Ayrıca Delgado olayının da bir an önce çözüme kavuşması gerekiyor. Bana göre Mathias Delgado, Beşiktaş’ı yönetecek kalitede bir virtüöz değildir, olamaz da. Henüz zaman varken iyi bir orta saha ustasının takıma monte edilmesi durumunda Beşiktaş rakiplerine oranla çok daha avantajlı duruma geçebilir.

Yine de, Mustafa Denizli’nin yarattığı özgüven sayesinde takımın geçen yıla takılıp kalmaması çok önemli. Demirören yönetiminin tüm eksi enerjisi, Mustafa hoca sayesinde adeta emilip dışarı atılmakta. İnanıyorum ki; bu yıl Beşiktaş, geçen yıla nazaran daha da üstüne koyarak ilerleyecektir.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu