FutbolRöportajlarTransfer

İbrahim Seten Röportajı

İbrahim Seten Röportajı

“Türk Futbolu batağın içinde” diyoruz. “Futbolda adalet kalmadı” diyoruz. “Takımların kaderi Federasyon’a karşı olup olmamalarına bağlı olmamalı” diyoruz.
Bunları sadece Fenerbahçe taraftarı değil, biraz kalbi, vicdanı ve beyni olan herkes görüyor söylüyor. Ancak bir de bu konuda somut şeyler yapanlar, yazıp, çizenler, kamuoyunu bu noktaya odaklanmasını sağlayanlar var.

Bunların başında da Vatan Gazetesi Spor Müdürü İbrahim Seten geliyor. Antu.com’un röportaj konuğu bu sefer de İbrahim Seten. Geçtiğimiz sezon bitiminde gazetesinde açtığı şike dosyasıyla, son zamanlarda yazdığı yazılarla futbol kamuoyunun gözlerini futbolumuzun içinde bulunduğu bataklığa çevirmesi için elinden geleni yapıyor ancak ne federasyon ne de devlet hiçbirşey yapmamakta kararlı görünüyor. Türk basının gençlikle tecrübeyi bir arada bulunduran yöneticisiyle Beşiktaş’ı 1-0 yendiğimiz maç öncesi yaptığımız röportajı beğenerek okuyacağınızı umuyoruz.

Antu.com: Siz son dönemde yazdığınız yazılarda Federasyonun Fenerbahçe’yi şampiyon yapmamak için düğmeye bastığını, hakem atamalarının garipliklerinden bahseden yazılar yazıyorsunuz. Sizce gerçekten düğmeye basıldı mı? Fenerbahçe şampiyon yapılmayacak mı?
İbrahim Seten: Geçen sene bir şike dosyası yaptık ve 10 gün sürdü. O 10 günde çok ciddi iddialar ortaya attık. Bunun ilgili bir tane açılmış dava yok. Davayı açan bir tek şey Bülent Yavuz ve Mehmet Kemal Ünsal, Federasyonun şu andaki asbaşkanı. Onlar da “Samsunspor başkanı bunu söyledi mi, söylemedi mi?” noktasında dava açıyorlar. Samsunspor başkanı da söylediğini belirttiği için dava öyle açılıyor. Ne Fenerbahçe kulübünden ne başka yerden bu konuyla ilgili bir dava var. Bunun tiyatrosu belki başka türlü yapılıyor olabilir. O günden itibaren bu noktaya gelirsen, o yazı dizisini ölü sezonda, sezon bittikten sonra yapmıştık.

Benim diziyi durdurmamın sebebi de şuydu; Fenerbahçe`yle ilgili sanıyorum 3 tane şike dosyası yapmıştık. Geçmiş yıllara dönük… Şimdi kaynağımın kim olduğunu söylemek istemiyorum ama kaynağımın neresi olduğunu işaret etmek istiyorum sadece.. Futbolu yöneten ekipten bir ihbar geldi. Fenerbahçe`yle ilgili. Ben de kendi kendime şunun analizini yaptım. Türk sporunda bir batak varsa kirliyse Türk sporu,. bunun tek müsebbibi Fenerbahçe olamaz. Her kulübün eşit oranda bunun içinde olduğunu düşünüyorum. Bu işlerin içine karışmamış, teşvik primi vermeyen kulüp ve yönetici yok bence. Çeşitli kereler bunu söyledim zaten. Neden sadece Fenerbahçe`nin üzerine olsun? Bana bunu söyleyene de çok net söyledim: “Peki siz niye bunun gereğini yapmıyorsunuz. Bana bunu söyleyeceğinize gereğini yapın” Ben gereğini yapan da görmedim bu işlerde.

Papermoon noktasına geleyim. Biz Türk Ceza Kanununa (TCK) göre TCK`ya bağlıyız. Ona uymak zorundayız. Bununla ilgli şu anda mesela dördümüz oturup konuşuyoruz. Ben bu dörtlünün arasında yapılmış konuşmayı gazeteye aktaramam. Aktarırsam da üçünüz birden beni dava edebilirsiniz. Yani alacağım ceza 1-3 yıl arasında diyelim çarpı 3 olacak. 10 yılla yargılanabilirim ben. Bunu kanıtlamak için gizli kayıt yapamam. Gizli kayıdı zaten karakter olarak yapmam. Ben o haberleri yaparken bir tane kayıt kullanmadım. Ben bu işlerin güven müessesesi üzerinden yapıldığını düşünüyorum. Bir insanın sözünün, yazısının ağırlığı olması lazım. Dolayısıyla bununla ilgili bir kanıtta yok. Ama ben kendi yaşadıklarımı aktardım. Ve orada da çok net bunu söyledim, kim olduğunu söylemedim sadece. Kim olduğunu yazarsam da, ben bunu daha evvel yazdığım için şimdi çok net söyleyebilirim; daha evvel Samsunspor başkanı Adnan Ölmez`in 5N 1K`nın bütün gereklerine uyacak şekilde yaptığı açıklamanın sonunda adamın başına neler geldiğini de gördük. O adam şimdi mahkemelik oldu, yargılanıyor. Ama iddia ettiği adamlar aynı şekilde ortalıkta dolaşıyorlar.

Dolayısıyla bu hayali bir senaryo olamaz. Hayali olsa zaten hayat bunun karşılığını gösterir. O gün neye işaret ettiysem bugün Fenerbahçe kulübü ve Fenerbahçe taraftarı bundan şikayetçi. Ben bunları Fenerbahçe için yazdığım zaman Fenerbahçe için kötü çocuk olmuştum. Ben bunları Fenerbahçe şampiyon olduğu dönemde de yazdım. O yüzden zaten kötü çocuk oldum. Şimdi Fenerbahçe`nin lehine bir şey yazdım gibi algılanıldığım için Fenerbahçe`nin bu argümanımın arkasında olduğunu gördim. Bunun benim için şöyle bir anlamı var. Bu spor düyası içinde “Benimle ilgili doğru yazıyorsan kötüsün, başkalarıyla ilgili doğru yazıyorsan iyisin” mantığı var. Bunun karşısındayım. Doğrular renklere göre değişmez.

Ben Fenerbahçeliyim ama işimi Fenerbahçeliliğime göre yaparsam mesleğime ihanet etmiş olurum. Bizde gençliğimizde bazı hatalar yaptık. Geçmişte Fenerbahçeliliğimin ağır bastığı dönemler olmuş olabilir. Şimdi olaylar olduğu zaman Fenerbahçe G.Saray`ın 7 puan önündeyken sanırım Sivas maçıydı 2-2 biten. Kaynağım bana SMS attı. “Bu daha başlangıç” diye. Ben bunu da kaleme aldım. Emin ol ondan sonra bana kimsenin bir şey dediği olmadı. Buna karşı tepki filan olmadı. Futbol Federasyonu “Sen ne diyorsun kardeşim?” demedi. Şimdi Futbol Federasyonu zaten “Bu bizim sürekli aleyhimize yazıyor” diye bakıyor. Onlar da daha politizeler. Onun üzerine olanlara bakalım. Daha sonra Papermoon ile ilgili bir yazı yazdım. Bu yazı yalanlanmadı. Beşiktaş kulübünün bunu yalanlaması lazımdı, yalanlamadı. Bununla ilgili Fenerbahçe kulübü bence üzerine düşen vazifeyi tam anlamıyla yerine getiremedi. Gereken araştırmayı ben Fenerbahçe kulübününde yaptığına inanmıyorum. Günün sonunda geldiğimiz yer Fenerbahçe`nin şikayet etmesi. Sonuçta baktığınız zaman bu açıklamalarla ilgili hiç bir şey olmadı. Su hala yatağında akmaya devam ediyor. Sözün kısası ben Fenerbahçe`nin bu sene başına gelenleri pek normal bulmuyorum.

Antu.com: Peki niye kimse bu konuda hiçbirşey yapmıyor. Federasyon ve devlet sizi neden çağırıp nedir bu olup bitenler diye sormuyor? Niye herkes 3 maymunu oynuyor.?
İbrahim Seten: Bu soru bence futbolu yönetenlerin muhattab olacağı bir soru. Ama kimle konuştuysam futbolun bir bataklıkta olduğunu ve bu pislik içinde mücadele edildiğini herkes söylüyor, Fenerbahçe`nin argümanı şu olmuş olabilir; “Bu pisliğin içinde de herşeye rağmen şampiyon olacağız, her şeye rağmen yolumuzda yürüyeceğiz” denmiş olabilir. Ama göründüğü kadarıyla planladıkları gibi gitmiyor herşey.

Futbol Federasyonu futbolu yönetir ama Spor Bakanlığı’na da Futbol Federasyonunu gözetim ve denetim hakkı verilmiştir. Bununla ilgili bence yapılmış en büyük hata Spor Bakanındadır. Ben genel olarak baktığımda sadece futbol olarak değil, halter, güreş, basketbol olarak da baktığımda Türk spor tarihinin en başarısız spor yöneticiliğinin olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki futbolda olmasın ki futbol zaten sporun bir uzantısı. İşte futbolda da bu olmuştur. Dolayısıyla Spor Bakanı konuşacağı yerde susup, susacağı yerde konuşmuştur. Haluk Ulusoy seçildiği gün konuşmaya başladı. Şimdi esas konuşması yerde susmak zorunda kalıyor. O gözetim ve denetim hakkını gerektiği gibi kullanamıyor.

Günün sonunda biz FIFA`ya futbol federasyonu tarafından şikayet ediliyoruz. FIFA bütün mercekleri Türkiye`nin üzerine çevirmiş durumda. Dolayısıyla kimse gereken hareketi yapamıyor. Gözetim denetim hakkına sahip Spor Bakanlığı gözetleyemiyor denetleyemiyor… Futbol Federasyonu özerk bir kurum ama özerklik icraatta olur. 200 küsür delegenin olduğu bir sistemden bahsetmiyormuyuz. Bu delegeler futbol dünyasındaki yönetimi belirlemiyorlar mı? Şimdi bunlar da bence Futbol Federasyonuyla olan ilişkilerine göre oylarını kullanıyorlar. Dolayısıyla çarpık bir düzen var. Ve biz bu fasit dairenin içinde dönüp duruyoruz. Her sene aynı şeyler oluyor. İlk bu sene olmadı ki. Geçen sene de aynı şeyler konuşuldu. Bundan önceki seneler de aynı şeyler konuşuldu. Fenerbahçe`nin 9 puan geriden gelip şampiyon olduğu sene Beşiktaş bunları söylüyordu. Bunlar yeni şeyler değil. Sadece aynı senaryonun aktörleri değişik.

Antu.com: Peki biz neden doğru düzgün sistem kuramıyoruz?
İbrahim Seten: Biz 12-13 yıllık bir kanunla, 3813 sayılı kanunla bunları denetim altına almayı düşünüyoruz ama ben bu kanunun çok eksik olduğunu düşünüyorum. Belirli yaptırımlar yok bu kanunda. Teşvik primi yeni suç oldu. Teşvik priminin yakalanması için futbol federasyonunun dedektiflik yapacak hali yok. Bununla ilgili bir yetkisi de yok. Sorumluluğu var. “Türk futbolunda böyle şeyler olmasın” deniliyor sadece. Hangi yetkiyle teşvik primini takip edecek, hangi yetkiyle telefonları dinleyecek? Mesela 1.5 sene evvel Şekip Mosturoğlu futbol polisinin kurulmasından bahsediyordu. Futbol polisi olacaktı ve bu işleri takip edecekti. Mesela bana 15 günlüğüne ver yetkiyi bütün kirliliği bütün pisliği ortaya çıkarayım. Ama şu anda gazeteci olarak ben de bir noktaya kadar takip edebilirim.

Antu.com: Ciddi bir soruşturma olsa, gidip konuşur musunuz?
İbrahim Seten: Biz bu safhaları geçtik. Samsun başkanının açıklamalarıyla ilgili, Samsun-Ankaragücü maçıyla ilgili futbol federasyonu bir komisyon kurdu başına da Yılmaz Tokatlı Paşa`yı getirdi. 2 tane de avukat vardı. Bunlar kameraya alarak tanıklardan ifade aldılar. En son tanıklardan biri olarak gittim konuştum, kameranın gözünün içine bakarak anlattım. “Böyle oldu, böyle oldu, böyle oldu.” Ellerinde yeterli delil olmadığını söyleyerek takipsizlik kararı verdiler.

Hakkında büyük suçlama bulunan Federasyon Asbaşkanı Mehmet Kemal Ünsal aynı şekilde görevine devam ediyor, kulüp başkanları aynı şekilde görevlerine devam ediyorlar. Bununla ilgili kuru söylemlerle şu anlaşılıyor ki kuru söylemlerle hiç bir şey olmuyor. Burada bir kanaatin olması lazım. Ama bu kanaati gösterecek adamların da yeteri kadar düzgün kanaatleri olduğuna inanmıyorum. Çünkü o komisyonun başkanı komisyon takipsizlik kararı verdikten sonra “Evet ya, bu işte bir iş vardı burada Samsunspor başkanı haklıydı” diye medyaya açıklama yaptı ama üzerine de hiç bir şey olmadı. Türkiye`de herşey normal karşılanıyor.

Antu.com: Peki neden kimse birşey yapamıyor?
İbrahim Seten: Yapmıyorlar. Yapmazlar bunlar. Valla burada yüksek bir irade olması lazım. Bu ülkede herkes herşeyi biliyor. Yine de hiç bir şey yapmıyor. Bu yüzden ben Futbol Federasyonuna güvenmiyorum. Bu yüzden değişmesi gerekiyor. Bunun Fenerbahçe`yle, G.Saray`la, Beşiktaş`la hiç bir alakası yok. Güven ortamı yok. Ama bunları değiştirecek kimseler de delegeler. Delegeler de direkt olarak futbolu yöneten ekibe bağlı. Federasyona bağlı. İmza verenlerin başına neler geldiğini görüyoruz zaten. İmzalar verildi. Ben olsam futbol federasyonu başkanı; “Bana karşı bir hareket mi var?” bununla ilgili olarak yeterli imza toplanmış mı? 116 imza, 90 imza, 76 imza neyse. Sandığa giderim. O imzaları toplayanları sandığa gömerim veya koltuğa veda ederim. Ama olmuyor. Çünkü Türkiye`de herkes koltuğa yapışmış durumda.

Antu.com: Fenerbahçe neden şampiyon yapılmak istenmiyor? Ulusoy`a oy vermiyor diye mi?
İbrahim Seten: Ben sanmıyorum. Haluk Ulusoy varken Fenerbahçe kaç kere şampiyon oldu? 3 kere oldu.

Vatan Gazetesi Spor Müdürü İbrahim Seten geliyorAntu.com: G.Saray kaç kere oldu?
İbrahim Seten: 6 kere oldu. Beşiktaş 1 kere oldu. Demekki Haluk Ulusoy şampiyon yapmak istememişse Beşiktaş`ı yapmak istememiş. Sayılara bakarsan böyle bir tablo var ortada.

Antu.com: Fenerbahçe`nin aldığı futbolcular, finansal gücü gibi durumları değerlendirirsek, Ulusoy bazı durumlarda çaresiz kalmış olamaz mı Fenerbahçe`nin şampiyonluğunu engellemek için?
İbrahim Seten: Son yıllarda Türkiye`de oynanmış tek normal sezon Levent Bıçakçı federasyonu zamandır. O sezon da Fenerbahçe şampiyon oldu. Ama o sezon da sanırım “Anelka`nın eli” gibi tartışmalar oldu. Zaten herşeyi bir şeye bağlıyoruz. Paranoyak bir spor toplumu olduk. Levent Bıçakçı Federasyonu öncesi bizim milli takımımızın Dünya Kupası elemelerinde yaptığı maçlar 4 milyon dolara satılıyordu. Bu adam 10 buçuk milyon dolara iç maçları, 10 buçuk milyon dolara da dış maçları sattı. Yani 4 milyonluk malı 21 milyon dolara sattı.

Antu.com: Ama adamı “Anelka`nın eli”, “Hakan Şükür`ü Ersun Yanal niye oynatmadı” diye Ersun Yanal üzerinden yediler. Levent Bıçakçı G.Saray lobisi tarafından mı görevden alındı sizce?
İbrahim Seten: Kesinlikle öyle değil. G.Saray`ın öyle bir lobisi olsa Özhan Canaydın`ı yer. Yok öyle bir lobi G.Saray`da. Emin ol o ekip tamamen kendi içindeki kavgadan dolayı dağıldı. Şimdi şöyle bir şey oldu. Bir ekip kurulmuştu. Buraya bir başkan lazımdı. Levent Bıçakçı 3 tane kendi arkadaşını çağırdı bu ekibe başkan oldu. O 4 kişi, geri kalan 12 kişiye karşı bütün maçları kaybetti. Her konuda kavga ediyorlardı. Her konuda muhalefet vardı. İşler içinden çıkılmaz hale gelmişti. Bütün herşey 2. başkanlık krizinden doğdu. Şekip Mosturoğlu istifa etmişti ya, yerine birinin getirilmesi lazımdı, olurdu olmazdı derken Levent Bıçakçı direndi. Dayatılan isimlerin gelmesine direndiği için seçime gidildi Levent Bıçakçı “Ben çok iyi işler yaptım, arkamda kamuoyu desteği olacak” diye düşündü olmadı. Bunun sonradan boş olduğunu gördü. Kalan ekipte “Biz kimi getirirsek başkan olur” diye düşündüler Ayhan Bermek`i aldılar ama sandıktan Haluk Ulusoy çıktı. O çok kritik bir virajdı o virajı alamadı Türk futbolu. İsviçre kazası oldu. O İsviçre maçı çok rezil bir olaydır. O maçtan sonra çok prim kaybettiler. Haluk Ulusoy en karışık dönemde geldi ancak o da üzerine hiç bir şey koymadı.

Antu.com: Haluk Ulusoy Fenerbahçe`yi mi şampiyon yapmak istemiyor, yoksa Aziz Yıldırım`a karşı olduğu için mi bunları yapıyor?
İbrahim Seten: Valla Aziz Yıldırım geçen sene sonu niye istifa etmişti? Kendi üzerinden Fenerbahçe`ye savaş açıldığını bundan da Fenerbahçe`nin zarar gördüğünü söyleyerek istifa etmişti. Peki ne değişti? Aziz Yıldırım devam ediyor, Fenerbahçe`ye yapılanlar da katlanarak devam ediyor.

Fenerbahçe şampiyon yapılmak istenmiyor ayrı. Fenerbahçe`nin kendi içinde yaptığı büyük hatalar var. Şimdi biz hakemlerle ilgili bir manipülasyon olacağından bahsediyoruz değil mi? Buna inanan adamlardan biriyim ben de… Ama hakemlerin manupüle edilmesi, sahadaki herşeyi değil, sahada 22 oyuncu oynuyor. 22 oyuncuyu da kontrol edemiyorsunuz. Appiah boş kaleye topu dürtebilse Fenerbahçe herşeye rağmen şampiyon olmuştu. Bunu bir kenara koyalım. Zaten hakem konusu yüzde 25-30`dur.

Kimse de öyle delirmiş gibi orta sahadaki faule penaltı çalamaz. Bazi takdir haklarından dolayı sıkıntılar olabilir. Bunu da bir takım sıkıntılar olarak anlatıyorum bak, çok da açık anlatamıyorum. Niye? Çünkü kanıtlaman lazım. Ne dedik? Hakem hatası yüzde 25, geri kalan yüzde 75.

Antu.com: Fortis Kupası Beşiktaş maçında hakem hataları yüzde 25`miydi?
İbrahim Seten: Onu ayrı tutuyorum. Ben öyle bir hakem yönetimini bunca senelik hayatımda ilk kez gördüm. Ben bir takımın bu kadar abartılı bir şekilde kayrıldığını hiç görmedim. Şimdi benim bildiğim, ben bu işin uzmanı olduğumu düşünüyorum. Bu tip işler ince ince yapılır. Yani ortadaki pozisyonlarda hakem takdir hakkını sürekli bir tarafa kullanırsa, hakemin geçmişine de baktıktan sonra belli bir düşünceye sahip olabilirsin.

Ama Selçuk Dereli satmıştır bu maçı diyemem, demiyorum da ama çok ciddi manada Beşiktaş`ı kayırmıştır. O Baki`nin pozisyonunu defalarca izledim. Hala şoktayım o pozisyona nasıl sarı kart verilmedi diye. Ama bu Baki`nin ilk pozisyonu değil. Baki`nin Rize maçında da atılması lazımdı. Adam kontrolsuz bir futbolcu. Baki bu tip kontrolsüz hareketler yapıyor maçın içinde. Ama bir hakemin o pozisyonu es geçebilmesi benim için enteresan. Şimdi bakıyorum Selçuk Dereli Fenerbahçe maçından önce hangi maçı yönetti. Vestel Manisa – Bursaspor. Bursa maçında maç 1-0`ken Bursaspor kaptanı Egemen`in atıldığı pozisyonu hatırlıyormusun? Top havadan sekiyor adamın eline geliyor. Çok bariz şekilde eline çarpıyor. Burada Egemen 2. sarı karttan kırmızı kart alıp atılıyor. Egemen atıldıktan sonra Bursaspor dağılıyor.

Fenerbahçe maçına gelelim. Gökhan Zan kollarını kartal gibi açmışken ona penaltı vermemek, Egemen`in pozisyonuna sarı verip 2. sarıdan atan hakemin Gökhan Zan`ın pozisyonunu es geçmesine imkan yok. Böyle standartsızlık olamaz. Mehmet Sedef`in elle aldığı pozisyonda “Sarı kart göster” demesine rağmen göstermemesine “Pozisyon bende ben gördüm” demesi normal değil. Hepsi anormal.

Bunlar zaten çok kişinin konuştuğu şeyler. Bence göz ardı edilen şu. Fenerbahçe bu maçtan sonraki iletişimi bence iyi kuramadı. Gerekeni yerine getiremedi. Fenerbahçe Kulübü hiç konuşmadan dursaydı zaten bütün Türkiye bugün şu anda Fenerbahçe`nin nasıl mağdur olduğunu konuşuyordu ve Fenerbahçe`nin arkasındaydı. Herkes bir hakem bir takıma bunu nasıl yapabiliri tartışacaktı. Fenerbahçe`nin kime saldıracağını bilememesi yüzünden hakeme, federasyona, Beşiktaş`a, Lig Tv`ye, medyaya 5 koldan birden saldırınca Fenerbahçe`nin kimle kavga ettiği unutuldu. Ve bütün takımlar şuanda Fenerbahçe`ye bakıp gülüyorlar. Onlar bir blok haline geldiler. O maç öyle bir maçtı ki arkasından hiç bir şey söylemeye gerek yoktu.

Vatan Gazetesi Spor Müdürü İbrahim SetenAntu.com: Fenerbahçe`nin ligden çekilme, havuzdan çekilme gibi düşünceleri var?
İbrahim Seten: Ben size Fenerbahçe Kulübünün ve Başkanının nerede hatalı olduğunu söyleyeyim. Ne kadar zamandır futbol federasyonunun gitmesi gerektiği söylenip imza kampanyası yapılıyor? 3 ay olması lazım. Bunun zemini var. En kritik dönemlerde Fenerbahçe Kulübü şu andaki kadar kararlı bir tutum gösterdi mi? Hayır… Sadece imza verdi ve bu konularda açıklama yapmadı. Üzerinden bu kadar geçtikten sonra Fenerbahçe Kulübü Beşiktaşla oynadığı kupa maçını kaybettikten sonra Federasyon aleyhine imza veren diğer kulüplerle hareket edip ligden çekilmeyi düşünüyorlar. Çekilebilirler mi? Hayır…

Şimdi konu neye döndü? Fenerbahçe`nin uğradığı haksızlıktan çok Haluk Ulusoy`la Aziz Yıldırım arasındaki kavgaya döndü.Sonra ne oldu? Öyle bir Denizli maçı gördük ki 2-0`dan 2-2`ye getiren hakem falan değildi. Fenerbahçe futbol takımı 2-0 galipken, teknik direktör ve futbolcuların hatasıyla 2-2 berabere kaldı. Ve orada da bir sürü rezillik oldu. Kablolar kesildi. Fenerbahçe Kulübü insanları elinde bir kanıt belge olmadan paranoya içerisinde suçluyor. Altı tane kablonun kesilmesini de Allah`a havale ediyor. Korkmasalar Lig Tv kendi kendine kesti diyecekler. Fenerbahçe`nin Lig Tv`yle ilgili sıkıntısı haklı olabilirdi. Neden olabilirdi? O 3 dakikalık görüntülerde bazı ayıklamalar yapıldığını düşünmüş olabilirler. Ben bununla ilgili Fenerbahçe Kulübünün iki kere konuştuğunu gördüm. Sivas maçından sonra Murat Özaydınlı bağlandı konuştu. Diğerinde de Beşiktaş maçından sonra Ali Koç, Şekip Mosturoğlu ve Murat Özaydınlı konuştu. Galipken niye konuşmazsınız?

Eğer bir sıkıntı varsa galipken de konuşmak lazım. Yoksa insanların gözünde inandırıcılığınızı kaybedersiniz. İşin özeti Fenerbahçe bu krizi iyi yönetemedi. Federasyonla olan kavgayı iyi yönetemediler. Savaşı iyi yönetemediler. Medya`yı her zaman kendilerine düşman olarak gördüler. Çünkü ya medya Fenerbahçe`yi destekler, destekleyenler dost, eleştirenler düşman olarak gösterildi. Yıllardır bu böyle. Bir medya terörü oluşturuldu. Hepimizi teker teker Fenerbahçe taraftarının önüne attılar.

İşin komiği ben Fenerbahçeli`yim, Şansal abi de Fenerbahçeli. Hani G.Saraylılar “Kutsal ittifak Fenerbahçe medyası” derken Fenerbahçe yönetimi de aynı adamları Fenerbahçe düşmanı olmakla suçladı. Dolayısıyla Fenerbahçe asıl düşmanın nerede olduğunu göremedi. Hep tek taraflı baktılar. Hep at gözlüğü ile baktılar. Geldiğimiz yer 10 seninin sonunda Fenerbahçe 3 sefer şampiyon olduysa, bu sene 55 milyon Euro`luk transfer yapıpta bu adamlardan gereken verimi alamadıysa, hala Alex`in, Tuncay`ın süper performansıyla yürüyorsa bu da bir yönetim zaafıdır. Büyük bir yönetim yanlışı var. Ama bunu söyleyenler Fenerbahçe düşmanı ilan ediliyor. Sadece bugün için değil. Daha evvelde bu böyle olmuştu. Fenerbahçe 3 kere şampiyon olmuşsa, 7 kere de şampiyonluğu kaçırdı.

Ben bir stadın üzerine bu kadar yatılabileceğini düşünmüyor. Muhteşem bir stad yapıldı. Bu yönetimin müteahhitlik konusundaki başarısını ve dehasını kesinlikle kimse tartışamaz. Ama onun dışında da yapılmış çok büyük yanlışlar var.

Bakın bilgi kirliliği var ortada. Ben bu medyanın içinde olan biri olarak konuşuyorum. Medyanın tabi ki negatif tarafları var. Kendi içinde dinamikleri doğru çalışmıyor olabilir. Bunu ayrı bir tarafa koyalım. Ama bu herkes için geçerli. Futbol Federasyonu ve diğer kulüpler için de geçerli. Fenerbahçe`de aynı oranda şikayetçi olabilir. Ama onun dışında Aziz Yıldırım`ın Büyük Kulüpte bir toplantı yaptığından bahsediliyor ya… Ben o toplantıda yoktum. Ama Aziz Yıldırım, toplantı yapıp “Hadi hep beraber Fenerbahçeliler olarak birleşelim, G.Saraylılara saldıralım” diyecek kadar acze düşecek bir adam değil… Madem Aziz Yıldırım medyaya güvenmiyorsa, bunları da söylemez. O konuştuğu adamlar hep Fenerbahçe düşmanı ilan edildi daha sonra. Böyle bir şey yok. Hiç bir zaman olmadı. Özhan Canaydın benim akrabam. Ben Özhan Canaydın`ın da böyle çok kalabalıklar içinde gördüm. Destek istediğini de gördüm. Herkes destek ister. İstenebilir destek. O kadardır sadece. Ama “Gelin birlikte olalım. G.Saray`ı bitirelim. Fenerbahçe`yi şampiyon yapalım” noktasında değildir. Bunlar abartı.

Antu.com: Siz geçen sene G.Saray’ın bu sene de Beşiktaş’ın medya tarafından bariz şekilde ittirilmediğni söyleyebilir misiniz?
İbrahim Seten: Beşiktaş`ı nasıl ittiriyorlar bana söyleyebilir misin? Ben her gün bütün gazeteleri okuyan biri olarak söylüyorum. Bu sene aleyhinden en fazla haber yapılmış kulüp Beşiktaş`tır. Çünkü kendi içindeki çalkalanmalardan dolayı. Şimdi Papermoon haberi çıktı… Beşiktaş`ın lehine miydi Papermoon? Burada iyi gazetecilik örneği gösterilmedi söyliyeyim size. Fenerbahçeliler, Yıldırım Demirören`in Edu`ya kırmızı kart gösterileceğini bildiğine kadar getirdiler işi. Yok böyle bir şey. Ben o gece oradaydım. Öyle bir şey olmadı. Yıldırım Demirören garsonlara da “Hakem bu olacak” demedi. Ben kaynaklarımı saklamak zorundayım. Ama ben o gece Vedat Yüksel`in hakem olduğunu biliyorum. O gece maçın ertelendiğinden federasyon 2. Başkanının haberdar olmadığını biliyorum. Garip şeyler oldu o gece. O “Birileri düğmeye bastı” yazısından önce parmak düğmeye basmıştı ve hala düğmeden çekildiğini düşünmüyorum.

Antu.com: Fenerbahçe şampiyon olamaz mı?
İbrahim Seten: Ben zor görüyorum. Fenerbahçe`nin çoktan şampiyon olması lazımdı. Denizli`ye 2-0`dan 2-2 yapmış takımın, Vestel`i yenememiş takımın 3 derbiyi de alacağını düşünmüyorum açıkçası. Fenerbahçe büyük bir gerginlik ve paranoya içerisinde. Hep beraber herşeyden şüpheleniyorlar. Ve bu gerginlik içinde oynayamıyorlar. Benim için bu kadar net. Eğer Başkanı oynamayan Appiah`tan bile şüpheleniyorsa, bu takımda garip giden bir şeyler var. Tuncay Kezman`a küfür ederek tepkisini ortaya koyuyorsa. Kezman “Beni çıkarın” diyorsa. Appiah oyundan çıktıktan sonra kovaları tekmeliyorsa, teknik direktörüyle kavga ediyorsa bu takımın içinde bir bozukluk var. Bunları gösteriyor diye niye Lig Tv suçlu olsun? Delgado da aynısını yapınca Lig Tv gösteriyor. Diğer takımlardaki futbolcuların da kavga ettiğini gördük. Fenerbahçe negatifliği çok seviyor. Sünger gibi emiyor. Gerginlikten beslenen bir yapı var Fenerbahçe`de. Ancak Fenerbahçe`nin böyle olmaması lazım. Kadro yapısı Türkiye`nin en iyi takımı Fenerbahçe. Çok rahat şampiyon olması lazımdı bana göre.

Fenerbahçe en büyük hatayı futbolculuk dışında kariyeri olmayan Zico`yu getirerek yaptı. Bunun başlangıcı nedir? Aziz Yıldırım istifa etmeseydi, lig bittiğinde Scolari`yle anlaşıyordu. Arada Capello lafları dolaştı. Capello 3 yıl için 25 milyon euro istedi. Ha o belki çok uçuk bir şeydi ama çıta yukarılardayken birden Zico`ya kadar düştü. Çünkü günün sonunda kimse bulunamadı. Zico`da karar kılındı.

Fenerbahçe asıl savaşını medyaya karşı veriyor, kamuoyuna karşı veriyor. Medyayı yenmek için yapıyor bunu. Daum da çok istenen, kabul edilen bir adam değildi ki. Ama Daum`un 3 senesinde 2 şampiyonluk bir de son haftasında kaybedilmiş bir şampiyonluk var. Ben Zico tercihinin çok yanlış olduğunu düşünüyorum. D. Kiev`e kadar geliyorsun ve şampiyonlar liginden elendikten sonra malesef son saniye de 4 tane kritik transfer yapıyorsun. Kezman`ı orda buluyorsun, Edu`yu orada buluyorsun. Lugano zaten orada vardı. Deivid`i Alex`in tercihiyle alıyorsun.

Hata burada başka hiç bir yere bakmıyorum. Bunların toplam maliyeti Fenerbahçe Kulübüne 55 milyon Euro. Deivid`in kaç paraya alındığını zannediyorsunuz? Biliyor musunuz? 5 buçuk milyon Euro. 5 buçuk milyon Euro verirmisin Deivid`e. Lugano`nunki kaç para biliyormusunuz? 5.5 milyon Euro da o ediyor. Ona yakın paraya da Edu transfer ediliyor. Kezman kaç paraya alındı biliyor musun? 8.5 milyon Euro. Fenerbahçe hep böyle vurkaç transferlerle ayakta kalmaya çalışıyor. Son dakika transferleriyle. Niye bu transferler son dakikaya bırakılıyor?

Bu sezon yazın bir yere. Fenerbahçe şampiyonluğu kaçırsın çok önemli bir transfer yapacak. Taraftarın beklentisi tepkisi sıfıra indirgenecektir. Fenerbahçe bu sene hiç konuşamadı, tartışamadı. Fenerbahçe`de muhalefet kalmadı. Muhalefetin sesi olmadı. Eleştiri olamadı. Yapanlar hep düşman ilan edildi. Fenerbahçe`nin problemi bu. “Fenerbahçe en büyük” diyerek yalakalık yapanlar baş tacı edildi. Doğruyu söyleyenler değil. “3 tane penaltı, 4 tane ofsaytten gol yedik” diyen adamlar baş tacı edildi. Problem bu. Problemi hakemlerde arıyor, medyada arıyor kendi içinde değil. Teknik direktörüne bakmıyor. Hep destek tam destek, 30 hafta oldu… Fenerbahçe bütün avantajını kaybetti. Hakemler tamam etkisi yüzde 25`tir. Kalan yüzde 75`te teknik kadrodur ki Alex ve Tuncay süper oynarken bunlar oluyor.

Antu.com: Antu.com`u takip ediyo rmusunuz?
İbrahim Seten: Her gün okuyorum. Ben antu.com`u şöyle görüyorum; Fenerbahçe sanal düşmanlar yarattığı için her yerde. Antu.com`da bu rüzgara kapılmış görünüyor. Hepsinin Fenerbahçeli olduğunu biliyorum ama en kolay yoldan gidiyorlar. Fenerbahçe`yi eleştiren düşmandır mantığıyla görüyorlar. Bence o yüzden doğruyu bulamıyorlar. Çok hazırlar Fenerbahçe düşmanı kisvesini giydirmeye herkese.Bir tek onlar Fenerbahçeli sanıyorlar. Antu.com`un demokratik özelliğini kaybettiğini düşünüyorum. Sadece tek tip bir görüş yaratılmaya çalışıldığını görüyorum.

Antu.com: Siz düğmeye basıldığını söylüyorsunuz. 2 senedir Fenerbahçe üzerine oynanan oyunlar var. Bu şartlarda taraftarın gerginliği normal değil midir?
İbrahim Seten: Fenerbahçe taraftarında böyle bir kanaat varsa, üzerlerinde oyunlar oynandığını düşünüyorsa bununla taraftar mücadele edemez. Bununla yönetim mücadele eder. Kralın çıplak olması gerekiyor. Düşmanlıksa düşmanlık, kavgaysa kavga olması gerekiyor. Ama doğru zamanda ve doğru şekilde. Ben Aziz Yıldırım`ın yürüttüğü bu gerginlik politikasının Fenerbahçe`ye zarar verdiğini düşünüyorum. Federasyonla daha iyi geçinse, uzlaşma yoluna gitse Fenerbahçe için daha iyi olacağını düşünüyorum. Ve bu gerginliğin kimseye bir şey kazandırmadığını düşünüyorum. Mesela Affan Keçeci belki Beşiktaş`a faydalı olacak işler yapıyordur federasyonda. Ama Fenerbahçe Fenerbahçeli bir federasyon üyesiyle kavgalı olduğu için bu şansını kullanamıyor.

Vatan Gazetesi Spor Müdürü İbrahim Seten geliyorAntu.com: Aziz Yıldırım`ın ilk geldiği zamanları hatırlayalım. Fenerbahçe Türkiye Kupasından ihraç edilmişti, havuzdan çıkmıştı. Aziz Yıldırım uzlaşmayı tercih etti. Ulusoy “Havuzdan çıkmayın, Türkiye kupasından ihracınızı geri alacağım” diye söz vermişti. Sonunda ne oldu? Ulusoy verilen sözü tutmadı. Ve Aziz Yıldırım uzlaşmacılığı Ulusoy karşısında hiç bir işe yaramadı. Bu konuda ne diyorsunuz?
İbrahim Seten: Ben bu senin anlattığın olaylarda medyanın içindeydim. Fenerbahçe`nin Türkiye Kupasından ihraç edilmesine neden olan olaylarda Federasyon haklıydı. Fenerbahçe ve Beşiktaş havuzdan çıkmak pahasına daha yüksek paraya Bimaş`a yayın haklarını sattılar. Federasyon da havuzu düşündüğü için karşı çıktı. Kardeşim havuz için imza attıysan daha sonra keyfine göre çıkamazsın. O zaman futbol diye bir şey kalmaz. Konu paraysa o zaman itiraz edecektin. Havuzun dağılmasına engel olan kişi kimdi? Aziz Yıldırım… O dönemde müzmin bir kavga vardı. Ne yapacaksan o zaman yapacaktın. Hani söylüyorsunuz ya, Ulusoy`la pazarlıklar. Hani medyaya söylüyorsunuz ya açıklayın diye. Bende söylüyorum. Nerede yapıldı o Ulusoy Aziz Yıldırım pazarlıkları? Açıklansın.

Fenerbahçe`de Aziz Yıldırım`dan başka kimse kaldı mı? Fenerbahçe Ali Şen`lerin, Şadan Kalkavan`ların, genç jenerasyonlara gelelim Hakan Bilal Kutlualp’lerin, Sadettin Saran’ların olduğu bir camia değil mi? Sesi çıkıyor mu şimdi kimsenin? Bir kişinin sesi çıkıyor. Ya da onun izin verdiklerinin sesi çıkıyor. Fenerbahçe gücünü böyle kaybediyor. Bütün gücü tek kişi de toplamak çok yanlış. Fenerbahçe tarihinin gelmiş geçmiş en iyi yöneticisi Murat Özaydınlı değildir bence. Veya Mahmut Uslu değildir bence.

Çok tek ses oldu. O tek sesli anlayış sonucunda Fenerbahçe üst üste altı kez şampiyon olmuş olsaydı, çok da önemli değildi, doğru olmuş olurdu. “Aziz Yıldırım herkese karşı, bu sisteme karşı savaş açmıştır, kendi sistemini getirmiştir” derdik ve doğru olurdu. Ama şu anda durum öyle değil. 10 sene içinde Fenerbahçe 3 kere şampiyon olduysa bu çok büyük bir başarı değil. Aynı dönemde G.Saray 6 defa şampiyon olduysa ve yediği kurşunlarla eleğe çevrildiyse burada Aziz Yıldırım çok şanslı. 6 kere şampiyon olmuş, Uefa`yi ve süper kupayı almış camia bir tarafta, 3 kere şampiyon olmuş, Türkiye kupasını 25 senedir kazanamayan, Avrupa`da hiç bir başarısı olmayan Fenerbahçe diğer tarafta.

Fenerbahçe yorgun. Ben Aziz Yıldırım`ın gitmesi için söylemiyorum ama 2 senedir aynı hatalar yapılıyor. Fenerbahçe bu sene şampiyon olsa da çok başarılı olmayacak benim için. Bu kadronun layığı zaten şampiyonluk değil mi? En kötü ihtimalle lig şampiyonu olması lazım. Siz yönetim olarak kavga ederseniz, taraftar zaten kavga eder. Bu gerilim ortamının Fenerbahçe`ye yaramadığını görüyorum ben. Önce bu ortamın ortadan kalkması lazım. Şey de çok komik, böyle bırakıp gelmek bırakıp gelmek. Bunların zararını Fenerbahçe kulübünün çektiği artık ortada.

Şampiyon olduğu sene şampiyonluğun keyfini yaşayamadı Fenerbahçe. Hiç bir sevinç yaşanamadı. 1 ay “Dön dön” baskısı yapıldı. Şampiyonluk kaybedildi geçen zaman da Zico`ya kalmak zorunda bırakıldı Fenerbahçe. Sol Campbell konuşuluyordu, Roberto Carlos konuşuluyordu, Trezeguet konuşuluyordu ve bunlarla gerçekten görüşülüyordu. Bunlardan vazgeçildi çünkü başkanı olmayan bir kulüp. Bu zoraki yapılan transferlerin hepsini toplasan bir tane Trezeguet etmez. E takım içindeki dengeyi de bozdun. Bu herkese gitsin diyen, herkesi değiştirmek isteyen bir refklese sahip olan Fenerbahçe’nin, kendi yönetimini görmezden gelmesine ben inanamıyorum. Ama yönetim dışında herkesin değiştirin diyor. Bu bakış açısının kendi yönetimine de uygulamasını istiyorum ben. Bir başarısızlık olduğu zaman bunun faturasının yönetimce ödenmesi lazım.

Antu.com: Şansal Büyüka`nın “Ya federasyonla iyi geçineceksin ya da devireceksin, bunları yapamıyorsan susacaksın” sözleri hakkında ne diyorsunuz?
İbrahim Seten: Bu sözler niye bu kadar anlamlı karşılandı biliyormusunuz? Lig Tv yayıncı kuruluş olduğu için, federasyonla aralarında organik bir bağ olduğuna inanıldığı için… Şansal Büyüka`nın bu söyledikleri başka bir ortaklığın, başka bir işbirliğinin tezahürü olarak görüldü.

Antu.com: Aynı şeyleri Tahir Kıran`ın da üç aşağı, beş yukarı söylediği iddia edildi…Böyle şeylerin yetkili ağızlardan dillendirilmesini içler acısı olarak değerlendiriyoruz. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İbrahim Seten: Benim yetkim şu. Ben ancak tabloyu sergileyebilirim. Bazen çok limitlerimizi zorlayarak başkalarının yapmadığı şeylere de soyunuyoruz. Ve bunun sonunda kimse de bize madalya takmıyor merak etme. Biz bunu her kulüp için yaptığımızda günün sonunda aldıklarımız; en hafifi eleştiridir, sonra küfür gelir, sonra tehdit gelir. En hafifleri bunlardır. Şimdiye kadar kimse bize madalya takmadı “Aferin, bravo” demedi. Dolayısıyla bunları ortaya çıkaran insanlara karşı zaten bir prim mekanizması yok ki… Olmadığı gibi, bir de tehdit, küfür vs… Federasyonun sisteminin değişmesi lazım ki bu çürük elmalar ayıklansın. Futbol ortamında barınamasın.

İtalya`daki gibi cezalar verebilmen için senin telefon kayıtlarını inceleyebilmen lazım. Ben büyük kulüp başkanlarının çoğunun teşvik primi pazarlığı yaptıklarını duydum. Çok güvendiğim insanlardan duydum. O kadar açık yapılıyor bu iş. Hatta “Niye bu kadar kendiniz uğraşıyorunuz, bir taraftar derneği üzerinden yapsanıza” diyorlar. “O zaman paranın çoğu kayboluyor. Biz böyle yapalım zaten herkes herşeyi biliyoru” diyorlar. Bu kadar pejmurde bir dünyada yaşıyoruz. Önemli olan burada temiz kalabilmek. Herkes bunları normal karşılarsa olmaz.

Antu.com: Siz Aziz Yıldırım`ı çok yakından tanıyan birisiniz. Daha sonra aranız açıldı. İlk zamanlardaki Aziz Yıldırım ile şu anki Aziz Yıldırım arasındaki fark nedir?
İbrahim Seten: Başkanlıktan öncesinde tanımıyordum. Benim Aziz Yıldırım`ı ilk tanımam, ben Yeni Yüzyıl gazetesi spor müdürüyken oldu. O gazeteye gelip görüşme yapmıştı. Çizdiği profil çok yumuşaktı. Ben Ali Şen`i o zamanlar çok gergin buluyordum açıkçası. Bimaş yüzünden Federasyonla kavga etmişti ve Fenerbahçe`nin lehine gitmiyordu işler. Ali Şen ilk sene şampiyon olup 2. sene de açık ara öndeyken şirketleşme konusunda genel kuruldan onay alamadığı için bırakma kararı aldı. Vefa Küçük`e karşı çok baş başa bir şey oldu. Ve Aziz Yıldırım`ın o zaman ki yumuşak tavrı beni çok etkilemişti açıkçası. “İşte Fenerbahçe`ye böyle bir adam lazım” diye düşünüyordum.

İlk 4 sene her başkan için öğrenme sürecidir, eğitim dönemidir. İlk 4 sene yapılacak bütün hataları yaparsınız. Bu hataları yaptıktan sonra, bir daha yapmazsanız artık iyi başkan olmuş olursunuz. Dört senede mesela üniversiteyi bitirip mastera geçmek gibi bir şey. Zaten bizim Aziz Yıldırım`la iyi olma dönemimiz de ilk 4 sene için geçerliydi. O zaman ben Sabah`ın da spor müdürüydüm. Fotomaç bana bağlıydı. Biz çok destekledik Aziz Yıldırım`ı. Şu manada destekledik; Aziz Yıldırım gibi bir profilin Türk Futbolunda kalması gerektiğini düşündük.

O zaman güçlü bir muhalefet vardı Fenerbahçe`de. Ali Şen`in başını çektiği bir muhalefet vardı. O dönemerde ben Aziz Yıldırım`ın bir çok şeyini onaylıyordum açıkçası. Sergilediği tavır filan iyiydi. Bence Aziz Yıldırım o dönemde, şu anda şikayet ettiğimiz bir sistem olduğunu gördü. G.Saray da 4 sene üst üste o sistem sayesinde şampiyon olunca – bunun sebebi yüzde 75 Fatih Terim`se, yüzde 25 federasyon ve hakemlerdir. – ki, G.Saray`da iyi bir kadro kurmuş Uefa ve Super Kupayı kazanmış ve aldığı rüzgarı iyi kullanmayı bilmiştir. Baktı ki Aziz Yıldırım yumuşaklıkla, uyumlulukla, pozitiflikle bu işler yürümeyor ve başka bir makasa geçti. O makasa geçtikten sonra da kendi sistemini kurdu. Alternatif bir sistem kurdu. Ve oradan çeşitli başarılar da geldi. Mustafa Denizli`yle şampiyon oldu Fenerbahçe.

Çok zor dönemleri oldu Aziz Yıldırım`ın. Zeman`lar geldi gitti. Antrenörler değişti. Biz o zamanlar Aziz Yıldırım`ın hata yaptığını bilmemize rağmen – Yıldırım Demirören başkanlık sürecinde ne yaptı? Özhan abi 5 senede ne yaptı Allah aşkına – başkanların böyle kredilerinin olduğunu düşündük. Aziz Yıldırım kendi sistemini ve kendi ekibini kurduktan sonra bambaşka bir adam oldu ve başka bir profil çizmeye başladı. Daha sert, daha kavgacı, daha böyle tek adamlığa oynadı.Nitekim de bence belli şeyleri de başardı. Bana sorsanız stat yapıldı ya; Stat kaç senede yapıldı? 6 sene de mi yapıldı? Bence 2 senede yapılabilirdi. Tribünleri tek tek yapmanın bir manası varmı bilemiyorum ama her seçim döneminde bir tribün yapılarak gelindi filan… Ama sonuçta muhteşem bir şey ortaya çıktı. Ben yapılış biçimini eleştiriyorum. Çünkü o arada Fenerbahçe`nin uğradığı bazı başarısızlıkların sebebi de o olabilir.

Fenerbahçe tesis fakiri bir kulüptü. Aziz Yıldırım`ın bazı stratejileri çok doğruydu. Tesisleşmede muhteşem işler yapıldı. Ancak sportif manada böyle politikalar izlendiğine inanmıyorum. Volkan Ballı Fenerbahçe camiasındaki en iyi menajer adayı değildir bence. Fenerbahçe Rıdvan`ı, Oğuz Çetin`i -Aykut daha kapının önünden geçemedi – elindeki iyi adamları çok iyi kulllanamadı bence. Hadi ilk 4 sene başkanın kredisi dedik. Ama sonraki dönemde tesisleşme, Fenerbahçe şampiyon da oldu ama sportif manada sürekli bir ivme kazanamadı. Büyük sıkıntılar çekti.

O sıkıntılı dönemde bizim yaptığımız Fenerbahçe`yi bugün Beşiktaş`ı eleştirdiğimiz gibi eleştirmekti. Beni Beşiktaşlılar hiç sevmiyorlar. Ciddi manada sevmiyorlar. “Sen Papermoon`u yazdın, sen şunu yazdın, sen Fenerbahçe uşağısın” diyorlar. Ama ben aynısını Fenerbahçe için de yazdım o zaman. Aziz Yıldırım bunlara tepki gösterdi. Aramızdaki ilişki öyle bozuldu. Bozulma sebebi de şudur. İnsani olarak ben hata yapmışımdır. İki arkadaş arasında olmayacak bir şey olmuştur. Ben bir gazetenin spor müdür olarak o da büyük bir kulübün başkanı olarak aramız bozulmasına rağmen ilişkimizin yürümesi lazımdı. Ama ben 5 buçuk senedir Aziz Yıldırım`la hiç konuşmadım. Çıkıp “Karısına röportaj vermediğimiz için bizi eleştiren spor müdürleri var” dediği günden beri konuşmuyorum. Bu dönemde Aziz Yıldırım`la çok kavga edip barışan, karı-koca kavgası yaşayan insanlar oldu medyada. Ben yapı olarak bunu yapmam, buna karşıyım.

Vatan Gazetesi Spor Müdürü İbrahim SetenAntu.com: Sizin eskiden Aziz Yıldırımla dosstluğunuzun derecesini tarif etmek için, siz askerdeyken yemin töreninize bile geldiği söylenir:
İbrahim Seten: Ben askerdeyken, zaten 29 gün askerlik yaptım. Altan Tanrıkulu`yla beraber benim yemin törenime geldiler. Ben gelmesini falan istemedim. Bu gelmek arkadaşça bir gelmekse insanı memnun eder. Ama arkadaşça değil yarını düşünerek yapılmış bir yatırımsa o insanı rahatsız eder. Benim açımdan anlamı ikincisidir. Sonraki olaylarda da bunu gördüm. Ya annem yok, babam yok Aziz Yıldırım var. Kimse ona gel demedi. Ya kendi kendine çok sevdiğin için gelmişsindir. Ya yarın bu adam bizim hakkımızda bunları yazmasın diye gelmişsindir. Belli bir matematik var benim kafamda. Çünkü biz birbirimizi iyi tanıyoruz. Benim de genç dönemimdir. Ben de o zamanlar çok fevri hareketler yapmışımdır. Bu olay yedi sene evvelki olay. Bundan sonra Aziz Yıldırım`la ilişkimiz devam etti. Ama Aziz Yıldırım`ın yemin törenime gelişiyle ilgili düşüncemin doğru olduğunu bana hayat gösterdi.

Biz birbirimize bazı notlar vermiştik. Ben Aziz Yıldırım`ın insani olarak beni sevdiğini biliyorum. Ama ben de kötü günlerinde Aziz Yıldırım`ın bir arkadaş olarak yanındaydım. Ama şu anda mesela Yıldırım Demirören`in de arkadaşıyım. Özhan Canaydın akrabam. Haluk Ulusoy`la hiç arkadaşlığım yok. Futbol benim işim, 36 yaşındayım 22 senedir bu işi yapıyorum. Zaten bütün arkadaşlarım futbol dünyasının içinde. Ama Aziz Yıldırım`ın bu terörize hareketleri benim başka aradaşlarımın da başına geldi. Fenerbahçe`yle ilgili netagifmi yazıyorsun vurun abalıya. Manavdan aşırdığınız elma bile ortaya çıkartılmaya çalışılıyor. Bu sana karşı bir silah olarak kullanılır. Bu bile yapılır. Bunun arkadaşlıkla filan bir alakası yok.

Bunu yapanlar da günün sonunda çok kötü durumlara düşerler. İnsanların hayatta belirli açıkları olabilir. Yani yapanlardan kastediyorum. Ama ben bel altından vurmam. Bununla ilgili herkes yazdı çizdi, hatta benim bir şeyler yazmamı herkes bekledi. Ama ben yazmadım. Benim işim bel üstü çalışmak, görünenle ilgili, hatalarla ilgili, Fenerbahçe`nin yönetim biçimiyle ilgili…Gerisi beni ilgilendirmez. Bunu yapmadığım için bana kızanlar da olabilir. Beni ilgilendirmez. Benim hayatta bazı kriterlerim var. Bana da kimse bunları yaptırtamaz yapanları da onaylamam açıkçası.

Antu.com: Siz Aziz Yıldırım`ın 4 seneden sonra başka bir karaktere büründüğünü söylüyorsunuz. Peki hangisi gerçek Aziz Yıldırım?
İbrahim Seten: Ben Aziz Yıldırım`ın da artık hangisinin gerçek olduğundan emin olmadığını düşünüyorum. Bir gidiyor, bir geliyor. Bir o oluyor, bir öbürü oluyor. İkisi birden var Aziz Yıldırım`da.

Antu.com: Anlattıklarınızdan çıkardığımız kadarıyla siz “Ulusoy da gitsin, Aziz Yıldırım da gitsin” mi demek istiyorsunuz?
İbrahim Seten: Yoo ben öyle bir şey söylemem. Ben herkesle ilgili konuşuyorum. Çok da net konuşuyorum. Ben Haluk Ulusoy`un Türk futboluna bir şey verdiğine inanmıyorum açıkçası. Son 1 buçuk senede hangi reform olmuştur Türk futbolunda? Türk futboluna bakın beyler, 1 milyar dolar döner her sene. 1 milyar doların 500 milyon doları kayıt içi, 500 milyon doları kayıt dışı. Burada iyilerle kötülerin savaşı var aslında. Burada herkes kendi istediği gibi yorumluyor olayları. Önemli olan kayıt dışı parayı içeri çekebilmek, vergilendirebilmek. O zaman futbolcusu da, medyacısı da herkes daha kaliteli olur.

Not; Bu Röportaj Antu.com’da 5 Ekim 2007 tarihinde yayınlanmıştır.Bu Roportajı Futbolistan.net okuyucularıyla paylaştıkları için Antu.com ve Sayın İbrahim Seten’e teşekkür ederiz.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu