FutbolHaber

Ferit Şahenk, Berlin, Tuncay Özilhan, Beşiktaş, sigara içerken karışık kuruşuk…

Berlin…
1-İlk gece Berlin’in klasik, geleneklerine bağlı ve hikayesi olan bir restoranında yedik, içtik.

Sigara da içtik, hem de ne içmek…
‘Türk gibi’!
Ohh!
Gerçi bizim için kapatmış restoranı Ferit bey, ’bize özel’di ama ben benle yesem de içebilecektim, içinde bir büyük bölüm var, serbest.
Aslan Berlin!
2-Wolfsburg’un şık, gıcır, içinde restoranları, barları, kafeleri olan yeni süper stadında maç seyrederken de içtim, içtik.
Türk gibi!
3-Bizi Wolfsburg’a götüren ‘bize özel‘ trende sigara içilen vagon vardı, içtim, içtik.
4-Wolfsburg Ritz’in içindeki bir kafede de sigara içtim, içtik.
Serbest.
5-Volkswagen müzesinin yanındaki Stadtcafe’de bile içtim, içtik.
6-Berlin sokaklarında bir iki saat tek başına dolaştım, sık sık espresso içtim, sık sık da sigara…
Ohhh!
No problem in Berlin!
***
Aslan Berlin!
***
Sigara içmeyenlere, rahatsız olanlara saygılıyım, haklılar ve içmemeliyim onların yanında.
Okey!
Sadece…
Günde birkaç keyif sigarası içmek istiyorum, bu benim hakkım, bana da saygı lütfen ve demokrasi birbirimize tahammül etme durum vaziyetidir, içenler içmeyenlere tahammül edecek, içmeyenler de içenlere…
Anladikos?
Ve sabah sabah bir espresso ve bir sigaradan daha hoş tek şey bir espresso ve bir sigaradır.
2 kere 2 dört!
Sigaramı otçu, cigaralıkçı, keş gibi itilerek kakılarak değil, huşu içinde hoş mekanlarda içmek istiyorum.
Nokta!
Ve…
Kimse gelip,“ihbar ediyorlar, pis ispiyoncular kol geziyor, ceza kesiyorlar, aman içmeyin yanarız” demedi.
Birbirlerini kurallara uyulmadığında hemen jurnalleyen, kendi kendini kontrol etme sistemi en gelişmiş toplum bile sigara konusunda esnemiş.
Bu da biline!
Son bir şey…
Gelişmişlik sadece cak cak cak dumansız hava sahası mahası diye caklamak değildir, ki dumansız olsun tabii havamız, kim istemez bunu, gelişmişlik, duman sevene, dumanlı hava sahasına tahammül etmeyi de gerektirir.
En ilginci de şu…
Biri sigara içmek istediğinde imdadına ilk koşanlar içmeyenler.
Aslan medeniyetikos!
***
Yine huzur vardı Berlin’de, her Alman şehrinde vardır ondan, onların suratlarında bizimkilerinkinde hiç görmediğim mayışmışımsı bir ifade vardır hep, her gördüğümde takılırım.
Huzurun surata yansıması herhalde bu, geleceği devlet tarafından garanti altına alınmış zevatın suratlarına bu ifade mi yansıyor?
Herhalde!
Bize özel uçakta en en vip patronlar, ceolar, genel yayın yönetmenleri, banka genel müdürleri ve tabii protokolikos vardı, onların suratlarında bile otelimizin önünü süpüren çöpçünün suratındaki o ifadeyi göremedim.
Valla!
***
Sadede gelelim…
Ferit Bey’den davet öyle zarif bir şekilde geldi ki, sadece “evet” diyebildim.
Uçakta, trende, yenilen her yemekte, içilen her kahvede biz bizeydik.
Gittiğimiz her yer bizim için kapatılmıştı.
Ana baba günü olan bizim AVM’leri andıran Berlin istasyonundaki kafe bile…
W- BJK maçı önce sadece bize mi oynandı, bilmiyorum, bizim seyrettiğimiz 0-0 bitti, sonra bir daha oynadılar mı acaba, bilmiyorum, bilmiyoruz.
Her detayın, her ‘ince’nin düşünüldüğü, birinci sınıf zarif ve müthiş kurumsal bir organizasyondu.
10 numaraydı!
Sıfırın altındaki soğuk maç gecesi için herkese içinde polar olan montlar verildi, üstünde ne ‘F’ ne ‘FŞ’ ne ‘VW’ ne ‘NTV’ harfleri vardı mesela.
Hiçbir işaret, harf, marf, nokta, virgül, mirgül yoktu.
Siyahtı, sadeydi
Etkilendim.
Birkaç notum var;
1-Bu gezegen de yaşayan en tevazu sahibi, en alçak gönüllü, en sımsıcak kişi eski dost Mehmet Ali Aydınlar herhalde.
2-En ne oldum delisi, en sopsoğuk, en mavi kanlı kişi de Turgay Demirel herhalde, o da vardı maalesef, onla beraber maçı seyredenler polarlı montlarına rağmen buz kestiler, Berlin’in soğuğundan bile soğuktu hazret yine.
3-“Tuncay Özilhan’ın Aziz Yıldırım’a sert yapması onu BJK başkanlığına götürür”, iş aleminin yorumu buydu.
4-Mahmut Özgener gönlümü aldı, fazlasıyla aldı, ezildim bir ara, ben de onunkini aldım ve 100’de 100 yabancı hoca gelecek milli takıma, bunda kararlı, onlarca kez söyledi.
Milli takım demişken…
Hocalarımız, futbolcularımız milli takıma yerli hoca istiyorlarmış.
Mış.
Milliyetçilermişmiş.
Yerli isterlermiş.
Miş.
Tek tek saymayalım isimlerini, hepsine ’gider’ yapalım.
Evinde, hayatında hangisi ne kadar milliyetçi acaba macaba?
Arabaları marabaları, motorları, bisikletleri misikletleri…
Plazmaları, buzdolapları, molapları, çamaşır makineleri…
Pantalonları, donları, monları, sigaraları, içkileri, gözlükleri kemerleri memerleri…
Filanları falanları…
Yerli mi?
Evlerinde, hayatlarında ana babaları, aileleri hariç yerli bir şey varsa, bu yazıyı yerim ben ve taş olurum tez inşallah!
Neymiş?
Milliyetçilermişmiş.
Yerli isterlermiş.
Miş.
Ve…
Yesinler onları, yesinler onların milliyetçiliklerini, yerliliklerini…
***
Son!

BİLGİN GÖKBERK

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu