FutbolHaber

Kel Başa Şimşir Tarak!

15 Kasım 2008 tarihinde Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) düzenlediği ‘Spor Hukukunda Güncel Gelişmeler ve Sorunlar’ konusunun ele alındığı Sempozyum geçtiğimiz günlerde Ataköy Olimpiyat evinde yapıldı.

Aralarında çok değerli spor adamlarının da dinleyici olarak katıldığı bu bilgi sunumunda Pekin Olimpiyatlarında devşirme rekoru kıran ülkenin Olimpiyat Komitesi Başkanı olan Togay Bayatlı’nın açılış konuşmasıyla sempozyum başladı.

T.Bayatlı Dünya Anti-Doping Ajansı WADA’nın Türkiye’yi ikaz ettiğini şayet Türkiye Doping Ajansı’nın kurulması gecikirse Londra Olimpiyatlarına katılamayacağımızın tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzu belirterek konuşmasının girişini yaptı.

Aslında kaygısının nereden kaynaklandığı veya oluşan bir sitem içerdiği bu girişte pek anlaşılamadı.

Ama giriş aynı yayılmacı yönetmen Steven Spilberg gibiydi…

Korku, tehlike, endişe!

Netice de endişe edilecek bir durum yoktu kanun tasarısı 2008 Mart Ayında TBMM’ce kabul edilmiş ve işler yürümekteydi!

Yürümeyen onca iş varken yürüyen bu konu acaba Olimpiyatlardaki devşirme politikasına uyumun bir gizlenmesi miydi?

Benim gözlerim bu politikaya ‘uyum sağlayan durumu’ protesto edip 25 yıllık onur madalyasını bırakan TMOK üyesi Sami Çölgeçen’in kendisini veya Başkanı tarafından bir çift takdir bekleyen sözleri aradı durdu…
Ama nafile!

Girişten sonraki bölüm daha da ilgi çekici bir hal alıp Togay Bayatlı’nın spor modelimizin dünyada bir tek Küba ve Rusya gibi ülkelerde olduğunu örnekleyerek sürdü!

Netice de onlar sporun bir yaşam ve kültür biçimi olduğunu hala direten ve sporun sadece para için yapıldığını kabul etmeyen kör cahil ülkelerdi!
Kas hırsızlığı yapmadan aldıkları değersiz (!) madalyaları saymazsak tabi…

Tabi çok kültürlü yayılmacı uluslarında 150 yıl önceki ekonomik ve politik durumu tartışmaya başlaması da Togay Bayatlı için ayrı bir ironi kaynağı olsa gerek!

İlk perde bahsi müşterek oyunların bireysel sporlara da girmesi gerekliliğinin üstü kapalı bir şeklide geçilerek kapanmasıyla son buldu!

Hani onca hukukçu varken bu ‘bahsi müştereklerin’ para hareketini çok iyi takip eden sisteme sahip ülkelerin bile zorlandıklarını,
Bizim milli takım oyuncularımız ve antrenörlerimizin bile bazılarının bu işlere karıştığını telefon konuşmalarının ancak DGM dinleme kayıtlarına takılmasıyla fark edildiğini söyleyecek bir tane kişi bile çıkmadı!

Sadece TMOK üyesi değerli büyüğümüz Tekin Bilge’nin bir çift anlamlı bakışları gözlerime takıldı, kaldı!

Ve arkasından ikinci bölüm Galatasaray Üniversitesi Doç.Dr. Ümit Kocasakal’ın ‘Sporda Şiddetin Önlenmesi’ konusunu ele aldığı sunumuyla başladı.

Doktor Kocasakal konuşmasının hemen başında Boks, Judo, Karate, Eskrim gibi saygı uyandıran spor dallarının kelimelerini ‘şiddet’ kelimesiyle aynı hizada kullanması sanırım kendisi için unutulmaz bir girişi oldu!

Gerçi daha sonra soru cevap kısmında sadece benim ‘algılamamın yetersiz olduğunu’ söylese de Sempozyuma katılan tekvando sporuyla da uğraşan sonrasında hukuk fakültesi bitiren eski Beşiktaşlı futbolcu olan şimdiyse hukuk adamı olan sevgili sporcum Serkan’da benim gibi algılamıştı.

Hem de bu sözlerin geçtiği anda yanındaki hukukçu dostuna gülümseyerek!

Doktor Kocasakal konuşmasına asıl ilginin arttığı nokta ise taraftarların kötü davranışlarından ötürü kulüplerin aldığı cezanın yakışık olmadığı ‘Başkasının fiilinden sorumlu tutulmanın’ yasayla uyuşmadığını bunları yapanların kameralarla izlenip en ağır cezalar verilmesiyle ilgili sözleriydi!

Netice de bedava biletlerle çetelerin oluşmasını sağlayan düzenin ne kabahati vardı ki?

Üstelik vücut dilinin hareketlendiği anlar cezaların artmasıyla ilgili olan anlardı!

Verin stadyum çevresinde içki içene şu kadar ceza… Alkış…

Verin stadyuma içkili girene şu kadar yıl ceza… Alkış… Alkış…

Verin stadyum da bunu yapana 15 yıl ceza daha da coşkulu alkış… Alkış…

Tabi hapishanelerde de global kriz var! Doldurun… Boş kalmasın… Nasıl olsa arkamızda IMF var…

Evet, gerçekten bu Profesyonel Olimpiyat sempozyumunda en çok alkışı dalının‘ağır ceza hukuku’ olduğunu sonradan öğrendiğim Doktor Kocasakal aldı

Alkışların tüm şiddetiyle devam ettiği anda kendimi Roma’daki 80.000 kişilik Flavian Amfi tiyatrosunda sandım.

Ama gladyatörlerin neresinde olacağımı da düşünüp şaşırmadım desem yalan olur!

Yaklaşık 1 aydır İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin seçimlere yetiştirmesi için otoban üzerindeki metro inşaatında sabaha kadar dayanılmaz bir gürültüyle çalışan dozer ve delicilerin sesleri Valiliğin 150’numaralı hattına şikâyet eden vatandaşın…
Mahallenin uykusuzluktan artık hastayız ölüyoruz durumunu anlatan sözleri üzerine 112’i arayın o zaman deyip suratına kapatılan telefon aklıma geldi…

TMOK Hukukunu ve Hukukun sporuna şöyle bir bakıp yazıya başladım;
‘Kel başa şimşir tarak’ …

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu