Haber

Bir Galatasaraylı’nın ricasıdır

Basketbol Federasyonu Disiplin Kurulu beklenen kararı açıkladı. Kimilerine göre ceza yağdırdı, kimilerine göre ise Galatasaray’ı çaktırmadan kayırdı. Her iki grubu da taraflı olduğu için fazla ciddiye almamak gerekir diye düşünüyorum. Bir tarafta Galatasaray severler, bir tarafta da Galatasaray’ın rakiplerini sevenler!

Oysa Galatasaraylı olmayanların, durumu bir de sokaktaki Galatasaraylıların gözünden izlemesini isterdim. Yaşananların ardından, zihinler yavaş yavaş kendine geldiğinde, içimizi nasıl kötü bir duygunun kapladığını en iyi biz biliriz çünkü.

İşte bu duygunun verdiği pişmanlık bile Cemal Nalga olayının yanında hiç kalıyor. Ne 6 Kasım hatırası, ne Tromsö faciası… Hiç biri basketbol şubesinin yediği pisliğin utancından daha çok etkilemedi bizleri.
Pazar günü cezalar açıklandığında ekran başındaydım. Tek dileğim, Galatasaraylıları mutlu edecek bir cezanın çıkmasıydı. Bunu düşünürken ne kulübü anımsadım ne de 7/24 Galatasaray’ın peşinden koşan sadık taraftarları. Sadece vicdanımı düşündüm.
Kör olasıca vicdanımı…

Çünkü Galatasaraylı olmanın en kısa yoluydu dürüst olmak. Rakibine saygı duymak ve şartlar ne olursa olsun “şerefinle” maça çıkmak. Böyle bildim ben Galatasaray’ı hep…

Sırf Galatasaraylılığımdandır ki; çocuklarımın hangi takıma sevdalanacağına bile müdahale etmedim. Oysa bir babanın yapabileceği en kolay şeydir çocuklarını 3-5 yaşlarında etkilemek. Ama onların sevdiği renklere aşk kadar saygı duydum. Hem de içimde kopan fırtınalara rağmen!

Ve bir şeyi daha öğrendim zamanla. Yazdığım tüm bu duyguların sadece Galatasaraylılara ait olmadığını fark ettim. İçinde bir parça sevgi olan herkes benim gibiydi yani. Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı, Trabzonsporlusu, vs. vs…
Ekran başında işte bu duygularla dinledim açıklanan cezayı. Ve vicdanıma saplı duran utancın onarılması umuduyla bekledim spikerin okuduğu haberi.

Başta da dediğim gibi tüm Galatasaraylıları mutlu edecek bir ceza verilmeliydi. Bedelini ödedikten sonra başımız dik yürüyebilmeliydik yani. Ama olmadı…
Yani bence olmadı…
Yani benim gibi düşünen,
Ve vicdanına “sus ulan” diyemeyenler için olmadı!

Eminim Adnan Polat için de olmamıştır.
İşte bu yüzden kendisinden bir Galatasaraylı olarak rica ediyorum. Lütfen Galatasaray Cafe Crown’u ligden çekin Sayın Başkan!

Varsın takım bu sene 1. ligde olmasın. Seneye de 2. ligde oynayalım. Hatırlarsanız Galatasaray Bayan Basketbol Takımı imkânsızlıklar yüzünden Canaydın döneminde küme düşmüştü. Hem de kulübün 100.yılında! Ama inanın o küme düşüş asla bana bugün hissettiğim utancı tattırmamıştı. Kızlar, o sene 2. lige gittiler ve aslanlar gibi mücadele edip tekrar ait oldukları 1. lige geri döndüler. Geçen yıl gelen FIBA EuroCup şampiyonluğu da her şeyi unutturan muhteşem bir ödül oldu bizlere.

Hep söylenir, “büyük takım olmak, büyük mücadeleler ister” diye. Gün şimdi o gündür. Vicdan liginden küme düşen bir takımı, kurallardaki açıkları arayarak ceza indirimleriyle ligde tutsanız ne olur ki?
Asıl büyüklük erdemli davranmaksa, bu sese kulak verin…

Kendi cezamızı kendimiz verelim.
İbret-i âlem için…

Erkut Tekin

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu