TBMM Araştırma Komisyon Raporları

Araştırma Komisyonu Raporu

TBMM Sporda Şiddet, Şike ve Haksız Rekabet İddialarını Araştırma Komisyonu Taslak Raporunda, ”Şike ve teşvik priminin varlığına yol açan ortak etkenler, kayıtlı ekonominin mevcut olmaması ve kulüplerin zayıf ekonomik yapılarıdır” denildi. Bugüne kadar federasyonların şike ve teşvik primi iddialarının üzerine kararlılıkla gitmediği tespitine yer verilen raporda,

”Federasyon, şikayete bağlı olmaksızın özel görevliler vasıtası ile bu tür olayları tespit ederek resen soruşturma başlatmalıdır” önerisinde bulunuldu. Taslak raporda yer alan şike ve teşvik primine ilişkin komisyon değerlendirmesinde, öncelikle ”Futbolun kural ve ilkelerinin her anlamda profesyonelce düzenlenmemiş olması ve profesyonelce yürütülmemesi, yaşanan sorunların en önemli nedenidir” görüşüne yer verildi. Raporda, futbolun artık tüm dünyada çok yüksek cirolu bir sektör haline geldiği, yakın zamana kadar gönüllülerin kendi kaynaklarından finanse ettikleri sportif mücadelenin, bugün sahadaki her neticenin, hatta her olayın ekonomik birtakım sonuçlar doğurduğunun bir olgu halini aldığı kaydedildi.

Değerlendirmede, bu durumun futbola ilgi gösterenlerin profilini de risklerini de değiştirdiğinin belirtilerek, şöyle denildi: ”Ülkemiz sporunda, özellikle futbolda şike ve teşvik primine ilişkin çok sayıda iddianın ortaya atıldığı, çok azının kanıtlanabildiği, pek çoğunun kanıtlanamadığı için sonuca ulaşılamadığı ortadadır.

İddiaların kanıtlanması sorunu, düzenin korunması kadar asılsız iddiaların önünün alınması yönünden de önem taşımakta. Türkiye’de şikeve teşvik priminin varlığı şüphesizdir. Ancak, bunlar kadar önemli birdiğer saptama da dayanaksız iddiaların varlığının kabul edilmesi olmalıdır.”

”Bugün var olan yolsuzlukların, geçmişte var olanlardan sayıca fazla olmayabileceği” ancak, bazı özel koşullar nedeniyle konunun açığa çıkmasına daha fazla katkıda bulunduğu vurgulanarak, şöyle devamedildi:

”Teşvik priminin kabul edilemez olduğunda tereddüt olmamalıdır. Normatif olarak da açıkça ihlal olarak belirlenmiş teşvik primi, sporun özüne aykırıdır. Spordaki yozlaşmanın önüne geçebilmek için yapılması gereken ilk şey sebeplerin ortaya konulmasıdır. Şike ve teşvik priminin varlığına yol açan ortak etkenler kayıtlı ekonominin mevcut olmaması, kulüplerin zayıf ekonomik yapılarıdır. Teşvik primine özel bir etken ise özellikle lig usulü yarışmalarda birnoktadan sonra birçok kulübün motivasyonunun kalmamasıdır. Bu durumda olan kulüpler oyuncularına prim vermeyi kesmekte, oynanan müsabakanın neticesi, oynayan takımlardan birinden çok bir üçüncü takımı ilgilendirir hale gelmektedir. Kendi oyuncularının hak edişlerini ödemeyen bir kulübün, başka kulübün oyuncularına prim taahhüt ettiklerine bile rastlanabilir.”

‘UEFA KRİTERLERİ’

Raporda, kulüplerin, futbolcuların ve hakemlerin gelir giderlerinin, bir şike veya teşvik primi iddiasının incelenmesi sırasında dahi kontrol edilemediğine dikkat çekildi. Futbol Federasyonu Başkanı Levent Bıçakçı’nın da komisyona bilgi sunarken, bubilgilere ulaşma imkanı bulunmadığından yakındığı anımsatılarak, şu görüşlere yer verildi:

”UEFA tarafından oluşturulan ve Türkiye Futbol Federasyonu tarafından da kabul edilerek ulusallaştırılan ‘Kulüp Lisans Sistemi’ pek çok konuda çözümler ortaya koymaktadır. Altyapı kriterleri, idari ve personele ilişkin kriterler, hukuki, mali ve sportif kriterler olarak beş başlık altında toplanan kriterler arasından mali olanlar konu ile yakından ilgilidir. Mali kriterlerin temel amacı şike gibi olayları engellemek değilse de kulüplerin gelirlerinin kayıt altına alınmasını sağlayacağından, bu tür olayların ispatına katkıda bulunacağı açıktır.

NationalTurk Haber

Mevcut lisans sistemine ek olarak, hakemler ve oyuncular açısındanda mali durum takibini kolaylaştıran düzenleme yapılması faydalı olacaktır.”

EĞİTİM EKSİKLİĞİ

Raporda, eğitim seviyesinin bu tür olaylara etkisinin yadsınamaz olduğunu belirtilerek, ”Devletin, toplumun ve ilgililerin eğitime katkıda bulunması, eğitini seviyesinin artırılması, bu tür olayların önüne geçilmesi açısından olmazsa olmaz bir şarttır. Spora; sporcu, yönetici ve taraftar olarak ilgi gösteren kitlelerin eğitim seviyesinin yükseltilmesine gayret gösterilmelidir” denildi. Raporda, profesyonel spor sektöründe önce oyuncular, sonra diğer çalışanlar, en son olarak da kulüplerin profesyonelleşmesi gerektiği vurgulandı. Kulüplerin idari işlerinde görev yapanların zaman içinde amatörlükten profesyonelliğe geçtikleri belirtilirken, şunlar kaydedildi:

”UEFA Kulüp Lisans Sistemi’nin hedeflerinden biri olan bu durum desteklenmelidir. Kulüpler de yayın, seyirci, reklam, sponsor, franchising gelirleri ile bu anlamda profesyonel hale gelmişlerdir. Kulüpler Birliği’nin sunduğu rapora göre, Türkiye l. Süper Ligi’nde yarışan kulüpler, 2003-2004 sezonu için 3 ila 14.6 milyon ABD Doları arasında değişen yayın geliri elde etmişlerdir. Bu gelir, birçok kulübümüzün bütçesinin yüzde 80’inden fazlasını oluşturmakta. Profesyonel futbolda ligi üst sıralarda bitirmenin veya uluslararası müsabakalara katılmanın ek gelir teminine yol açması, bunun yanında alt lige düşüldüğünde bu gelirin kesilmesi nedeniyle takımların sportif mücadeleyi ikinci plana atmalarına neden olmuştur.”

‘GÖREVDEKİLER SESSİZ KALIYOR’

Komisyon değerlendirmesinde, bilgisine başvurulan kişilerin halen görevde iseler ”yozlaşma” konusunda sessiz kalmayı tercih ettikleri,bazı somut olayları dile getirenlerin ise ”zamanında susmuş oldukları”, bazı kimselerin TBMM çatısı altında dahi kendilerini güvende hissetmeyerek maddi manevi güvence sağlanması halinde açıklamalar yapılabileceğini ileri sürdüklerine dikkat çekildi. Bu durum dikkate alındığında konu hakkında en etkili kurumun ilgili federasyon olduğuna işaret edildi.

FEDERASYONLARIN TUTUMU

Raporda ayrıca, şu görüşlere yer verildi:

”Yapılan incelemeler neticesinde spor dünyasında federasyonların olayların üzerine ciddiyet ve kararlılıkla gitmediği düşüncesinin hakim olduğu görülmüştür. Mevzuatta bu tür olaylar hakkında kanaate dayalı karar verilmesine cevaz veren hüküm bulunmasına ve geçmişte bu husus nihai karar makamı olan Tahkim Kurulu tarafından da teyit edilmesine rağmen, ‘kanaate dayalı karar verilebilir’ tartışmasının devam etmesi düşündürücüdür.

Federasyonlar, mevzuat eksikliğini ileri sürse de mevcut hükümlerin kararlılıkla uygulanmadığı bir gerçektir. Federasyon, bu tür ihlallerin şikayete bağlı olmadığını göz önünde tutmalı ve mücadele için özel görevliler vasıtası ile bu tür olayları tespit ederek resen soruşturma başlatmalıdır.”

‘ŞİKE VE TEŞVİK PRİMİ HER DÖNEM VARDI’

Raporda, şike ve teşvik primi ile ilgili olarak komisyona gelen belgeler ile bu konularda verilen bilgilerin Türkiye Profesyonel Futbol Ligleri ile Amatör Futbol Liglerinde teşvik primi ve şike olayının (özellikle hatır şikesinin) her dönemde olduğunun anlaşıldığıbelirtildi. Ancak teşvik primi ve şike olaylarının çok az bir bölümünün cezalandırılabildiği, büyük bölümünün ise kanaat oluşturacakyeterli delil olmadığı gerekçesi ile cezasız bırakıldığı vurgulanan raporda, şöyle davam edildi:

”Bu da birçok takımın hak etmediği halde küme düşmesine ya da şampiyon olmasına neden olmuştur. Federasyon yönetiminin ve Tahkim Kurulu’nun ağırlıklı olarak üst liglerde mücadele eden takımların temsilcileri tarafından seçilmiş olması nedeniyle şike ve teşvik primikonusunda üst liglerde cesur kararlar alınamadığı düşünülmektedir. Federasyonların özerkliği temin edilirken, federasyon kurullarınınbağımsızlığı da sağlanmalıdır. Yaşanan sorunların, federasyonların özerk olmasından çok, kurul kararlarının etki altında alınmasından kaynaklandığı açıktır. Şüphesiz sorunun temel kaynağı demokrasi terbiyesi ile ilgilidir. Seçenler, göreve getirdiklerinden kişisel taleplerde bulunmamalıdır. Aksi takdirde sistem adil ve eşit olarak uygulanamamakta, kurullara karşı güven azalmakta, kaos hakim olmaktadır.

Futbol Federasyonu’nun Yönetim ve Tahkim Kurullarını seçen genel kurul delegelerinin yüzde 75-80’i, kulüp temsilcilerinden oluşmaktadır. Bu durum futbolcu ve hakemlerin kulüpler karşısında son derece zayıf kalmasına yol açmaktadır. Temsil açısından ligler ve hatta aynı ligdeki kulüpler arasında da eşitlik söz konusu değildir. Büyük kulüplerin her alandaki güçleri genel kurulda temsile, dolayısıyla kurulların seçimine de yansımaktadır. Genel kurula delege gönderme açsından kulüpler arasındaki farklılıkların en aza indirilmesi hatta tamamen ortadan kaldırılması gereklidir.”

‘TAHKİM MAHKEMESİ’

Raporda, Tahkim Kurulu’nun, Spor Tahkim Mahkemesi benzeri bir yapılanma ile bağımsız bir yapı altında taraf hakemliğinin getirilmesinin en uygun çözüm olacağı ifade edildi. Raporda, ”Bu çözüm tercih edilmez ise mevcut yapılanmada Yönetim ve Tahkim Kurulu’nun belli bir kulüp veya birlik ile bağı olan üyelerinin, o kulüp veya birliğin mensuplarının taraf oldukları olaylarda görüşme veoylamaya da katılmamaları ve Tahkim Kurulu’nun sadece asil üyelerinin toplantılara katılmaları garanti altına alınmalıdır” denildi.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu