FutbolHaber

Diğerleri…

Ne transferde milyonlarca avro’yu harcayanlar ne de 25-30 milyon taraftarımız var diyerek kasılanlar… Bu yıl da tıpkı geçen yıl olduğu gibi Turkcell Süper Lig’in kaderini Anadolu kulüpleri tayin ediyor. Kazandıkları ve kaybettikleriyle elbette…

Kişisel olarak her sezon patlama yapmasını beklediğim bazı takımları ısrarla takip ediyorum. Onlar hakkında notlar almak, istatistiksel eğriler çizmek ve de sezon sonunda bu çalışmaları gerçek değerlerle kıyaslamak benim için müthiş keyif verici bir şey. Yine de kimi takımların yükselişini kestirmek gerçekten çok zor oluyor. Örneğin 2 sezon önceki Sivasspor’da olduğu gibi. Beklentilerin çok üzerinde bir performans sergilemişti Sivasspor. Ertesi sezon da gayet iyilerdi ancak asıl önemli olan ilk sezon bunu hissetmekti ve maalesef ben bunu hissedememiştim.

Yıllardır çıkış yapacak umuduyla takip ettiğim iki takım daha vardı. Biri Bursaspor diğeri de Kayserispor. Ne mutlu ki; bu yıl iki takımı da arzuladığım yerlerde görüyorum. Umarım sezon sonuna dek zirve mücadelesinin içinde kalırlar ve lig kalitesinin yükselmesini sağlarlar.

Ligin dominant takımlarının arasında yer bulmak elbette kolay değil. Çünkü kurulan melun çark, İstanbul üçüzlerinin dışındakilere ne yazık ki pek nefes alma şansı vermiyor. Anadolu kulüplerin mali durumlarından ötürü fazla manevra şansları yok zaten. Bir de yönetsel anlamda kötü ellere düştüklerinde ister istemez asansör takım durumuna dönüşüveriyorlar. İşin bir de saha dışı var elbette. Kentin takımı olarak Süper Lig’e çıkmış olmak bile çoğu zaman o kentin umurunda olmuyor. Çünkü memleketin yüzde 90’ı 4 takımlı bir ligin sempatizanı. Diğer yüzde 10 ise sadece teferruattan ibaret. Bu yüzden İstanbul takımları yıllarca Trabzon hariç hiçbir kentte deplasman korkusu yaşamadı. Misafir olarak gittikleri her statta ev sahibi kadar taraftar karşıladı onları.

Ancak son birkaç yıldır kent takımlarının bazıları bu durumu değiştirir gibi. Sivasspor, Bursaspor ve Kayserispor gibi kulüpler nihayet taraftarlarının dikkatini çekti de artık boş tribünlere oynamaktan kurtuldular. Tabii bu durumun en önemli sebebi sportif başarı. En azından kendi evindeki maçlarda yenilmeyen, İstanbul takımları karşısında onurlu futbol oynayan ve sezon sonunda herhangi bir Avrupa kupasına gitme hakkı kazanan takımlar gün geçtikçe daha çok sevilip sahip çıkılıyor. Her ne kadar bizler futbolun seyir zevki adına methiyeler düzsek de, futbolun yarışmacı yönünü kimse inkâr edemez. Bu anlamda taraftarların başarılı takımlara daha çok meyletmesini de anlayışla karşılamak gerekiyor.

REKORTMEN BAŞKAN AZİZ YILDIRIM

Bir önceki haftanın sonundaki gündem Aziz Yıldırım’ın Eskişehirspor maçı sonrası yaptığı konuşma ve Kulüpler Birliği’nden istifasıydı. Daha sonraki gündem ise Aziz başkanın istifadan vazgeçip 1,5 ay daha Kulüpler Birliği Başkanı olarak görevine devam edeceğini açıklaması oldu. Sizi bilmem ama ben bu duruma hiç şaşırmadım. Zira Aziz Yıldırım, gelgitlerin vazgeçilmez kişisi unvanını çoktan almıştı benim nazarımda! Özellikle de bazı şeylerin avucunun içinden kayıp gittiği dönemlerde bu davranışlarına sıkça rastlarız sayın başkanın. Ne tesadüftür ki; Galatasaray ne zaman şampiyon olsa başkan da istifa eder. Ardından ağıtlar yakılır ve Aziz başkan ısrarlara dayanamayarak görevine geri döner. Bu durum artık Fenerbahçe için bir ritüeldir ve tüm spor kamuoyu her istifadan sonra başkanın geri döneceğini adı gibi bilir. Bu kez de bizleri yanıltmadığı için kendisine teşekkür ediyorum. Ancaaak… Eskişehirspor maçı sonrası hakemlere isyan ederek (ki bence haklı bir isyandır) adalet isteyen başkan, keşke aynı eleştirileri Ankaragücü’nün beraberlik golünü vermeyen hakemler içinde yapabilseydi! İşte o zaman haklılığı daha çok saygı görürdü…
NOT: Gündem değiştirmek adına istifa mekanizmasını yalama yapan Aziz Yıldırım’ın tarihte en çok istifa edip sonra da vazgeçen başkan olarak rekora koştuğunu kendisine hatırlatırım.

Erkut Tekin

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu