FutbolRöportajlar

Jean Tigana Röportajı

Beşiktaş’taki döneminizi değerlendirir misiniz?

Öncelikle Beşiktaş’ta çalışırken çok zevk aldım. Bir ekibi yeniden yapılandırmak, onu oluşturmak bana büyük keyif verdi. Geldiğimde yaşlanmaya yüz tutmuş bir ekip vardı. Kariyerinin son dönemlerini yaşayan oyuncular bulunuyordu. Ailton, Pancu, Sergen gibi çok eski oyuncular vardı. Eski ve kökleşmiş oyuncuların yanında yeni yapılandırmaya gitmek ilginçti.

Olumlu gördüğünüz şeyler oldu mu?

Bir kere sağlık ekibi beklediğimin çok ötesindeydi. Türk asistanlarımın profesyonelliği mükemmeldi. Zaten üç ay boyunca tesislerde kaldım ve neler oluyor bilmek istedim. Lisanını bilmediğiniz, kültürünü bilmediğiniz bir yerde çalışmanız kolay değil. İnsanların nasıl çalıştığını, kafa yapılarının nasıl olduğunu, olaylara bakışını öğrenmek zorundaydım. Efor sarf etmek bizim işimizdi. Diğerlerinin değişmesine gerek yoktu, bizim değişmemiz gerekiyordu.

Başarılı oldunuz mu bu çabalarınızda?

Ben mutluluk vermek için oradaydım. Sonuçta bulunduğumuz dönemde üç tane kupa kazandık. İki Türkiye Kupası, bir de Süper Kupa’yı kaldırdık. Tek üzüntüm ise kupayı ve şampiyonluğu birlikte alamamak oldu.

İkisi birlikte neden olmadı?

Dış etkenler şampiyonluğu kaybetmemizde rol oynadı. Futbol takımı ile bir sorunumuz yoktu. Kulübün bütün güçleri bir araya gelemedi. Sinan Engin gibi insanlar şampiyon olmayalım diye her şeyi yaptı. Nedeni çok basit. Beşiktaş’ın dışında iş bulma kapasitesi olmayan bir insan. Kulübün dışında olduğu zaman kulüp için çok tehlikeli. Sinan Engin geri dönmek istiyordu. Benim için önemli olan, benimle ya da bensiz kulübün daha ileriye gidebilmesi. Şahsi menfaatlerim ikinci planda kalır.

Yıldırım Demirören’den destek yok muydu? Sizinle farklı sizsiz farklı mı davranıyordu?

Başkan Demirören spordan sorumlu yöneticiyi bir kez daha değiştirdi. Sinan Engin’in yakın arkadaşı olan Celal Bey’i (Kolot) getirdi. Bu da kulübü zayıflattı. Bunlar hep taşları yerinden oynatmak için yapılmış hareketlerdi. Başkanın ne yapmak istediğinden hiçbir şey anlamadım. Benim olayları daha erken anlamam lazımdı. Sonuçta bunlar bende oluşan kanaatlerdi.

Size karşı bir oyun oynanıyordu o zaman…

Aslında bu oyunlar benim ilgimi çekmiyor. Bizans oyunları dersin, başka bir şey dersin; bir şeyler oluyordu. Benim hedefim ise gençlerdi. Onlarla bir şeyler yapabileceğim ümidiydi, Beşiktaş’ın geleceği için adım atmaktı amacım. Gençlerle şampiyonluk yaşamak istedim. Beşiktaş dönemi benim için bitti, kötülük yapmak için burada değilim. Nereye gitsem iş bulurum. Benim söylediklerim bir gözlem, negatif değil. Yarın bu takım şampiyon olursa herkesten çok mutlu olurum. Benim gençlerim orada.

Böyle bir durum olmasaydı Monaco’nun Avrupa’da yaşadığı çıkış Beşiktaş’ta da gerçekleşir miydi?

Bobo, Burak, Serdar, Delgado bu oyuncuların inanılmaz potansiyelleri var. Onları iki sene daha çalıştırmak isterdim. Çok üst seviyeye çıkarabilirdim onları. Ama hâlâ çalışmaları gerek. İki sene daha çalışıp üst seviye getirebilirdim. Beşiktaş, Monaco mucizesi yaşayabilirdi. Ben bu ekiple daha rahat ve daha büyüğünü yapabilirdim. (Şampiyonlar Ligi’nde final.) Biz iki defa Monaco ile yarı final oynadık. Ve ikisinde de İtalyanlara karşı kaybettik. Monaco’daki gençler şimdi büyük takımlarda oynuyor. Beşiktaş’taki gençler benim maaşımı hak ettiğimin bir göstergesidir. Bobo’yu yarın 10-20 milyon dolar arasında bir ücretle çok rahat satabilirler.

Bu oyuncuları takımınızda düşünür müydünüz?

Ben görevimi yaptım. Oyuncuları yetiştirerek gerekli parayı kazandırdım. Yarın bir yere gitsem Serdar Kurtuluş, Burak, bunları zevkle ve istekle takımıma alırım. Çünkü potansiyelleri var. Sagnol, Saha, Riise, bunlarla kıyaslıyorum bu oyuncuları.

Beşiktaş’ın Burak’ı Manisa’ya göndermesi doğru mu?

Oyuncularla uğraşmak lazım. Ben Henry ile Trezeguet ile çok uğraştım. Henry, üç ay benim yanımda bankta oturdu. Oyuncular performans olarak aşağı düştüğünde motivasyona daha çok ihtiyaç duyu-yorlar. Burak’ın üzerinde durulabilirdi. Tabi Burak’ın kendisi de gelişme göstermek için çaba harcamalı ve bunu antrenörüne ispat etmeliydi.

Beşiktaş’tan anlaşarak ayrıldınız, yine sorun çıktı…

Anlaşmalar, riayet etmek içindir. Beşiktaş yönetimi bu anlaşmaya riayet etmedi. Bu konuda benim yargılamam gerekmez.

Artık kararı FIFA verecek. Ben haklıysam ya da kulüp haklıysa bunun kararını FIFA verecek. El Fayed’le aynı sorunu yaşadım. O davayı ben kazandım. Karşı dava açtı İngiltere’de, onu da kazandım. Ve her şeyi ödedi. 2005’te

Fransa’da yine dava açtı. Birkaç saat beni dinlediler. Bütün kontroller yapılıyor. Fransa’da bütün mali hareketlerimi kontrol ettiler. Dünyanın her yerindeki hesaplarımızı izlediler. Ben sıfır ceza ile çıktım.

El Fayed, davasında neden ısrarcı davrandı?

İngiltere’de Fulham’dan ayrılırken kulübün borsada hisse senetlerinden almayı kabul etmiştim. Bunu ödemek istemediler. O zaman hikâyeler uydurdular ve davalar açtılar, bana 2 milyon Euro’ya patladı, ama kazandım.

Beşiktaş’ın işi zor o zaman…

Benim hayatta en nefret ettiğim şey kaybetmek. Kaybettiğimde hasta oluyorum. Tavlada bile kaybetmek istemiyorum. Kaybetmemeliyim. Ligi 2. bitirdim diye hasta oldum, günlerce gözüme uyku girmedi. Beşiktaş’tayken geceleri uyuyamıyordum.

Mali’deki faaliyetleriniz nasıl gidiyor?

Mali’deki insanların ortalama ömrünün 42 yıl olduğunu görünce onlara az da olsa yardım etmek için çalışmaya başladım. Biz dünyadaki şanslı insanlar arasındayız. İmkânlarımız var.

Oralar için bunu söylemek çok fazla mümkün değil. Yardım işlerinin, olgunlaşmamda çok büyük bir katkısı oldu.

Burada kalıp daha çok para kazanabilirdim; ama benim içimdeki insanı olgulaştırmazdı.

Ben Mali’de doğdum, 4 yaşında Fransa’ya geldim. 84’te geri döndüm ve 2002’den beri sürekli gidip geliyorum.

Bu yola girişinizde kimler etkili oldu?

Yardım faaliyetlerini, tanıdığım birkaç insanın yönlendirmesiyle öğrendim. Bizim hayır kurumunda iki yıl boyunca hiç durmadan çalışan arkadaşlar var.

Onlar gibi yemek yiyip onlar gibi yaşıyorlar. Biri doktor ve eşi de hemşire. Bu yardım damlalarını çoğaltıp bir bardak haline getirebilirsek ne mutlu.

Gelişmemişlikte Avrupa’nın payı yok mu?

Avrupa’nın Afrika üzerindeki yaptıklarında sadece bir tarafı suçlamamak lazım.

Eğer Afrika’da insanlar kendilerine yapılan bu sömürgeyi kabul etmeselerdi, karşı çıksalardı belki bu fakirlik gerçekleşmeyecekti.

İzin verdiler ve Avrupalılara istediklerini yaptırdılar.

Şimdi Afrika’ya geri dönüş başladı…

İnsanda belli bir zamandan sonra kendi köklerine dönme hissi doğuyor. Avrupa’da yaşayan geri dönmek istiyor.

Afrika’da insanlar her şeyi paylaşırlar. Avrupa’da insanlar evine kapanır ve evinde tek başına olur.

Ama Afrika’da bu öyle değil ne varsa beraber yenilir, paylaşılır. Avrupa’da kaybedilmiş bir değer bu. Türkiye’de ise bu değerler hâlâ muhafaza ediliyor.

Türkiye’den Afrika’ya eğitim için gidenler var…

Evet, orada Türk okulları var. O okullar Afrika için çok önemli. Eğitim işi çok uzun bir savaş. Eğer bir ülkeyi kalkındırmak istiyorsanız olmazsa olmaz bir durum.

Sağlıkta, mekanikte, inşaatta öğreterek bir şeyler yapmak, ülkeyi geliştirmek için yapılması gereken tek yol eğitim. Kar tanesi gibi büyüyecek bir şey.

Türkiye, Avrupa Şampiyonası’nda ne yapabilir?

Umarım Fransa ve Türkiye final oynar ve Fransa bir, Türkiye iki olur. (Gülüyor) Fransa’dan sonra Türkiye’yi tutacağım kesin.

Dunga’nın “Avrupa’da dünya futbolu oynanıyor” sözlerine katılıyor musunuz?

Dunga’nın sözlerine katılıyorum. Herkes Avrupa’ya gelmeye çalışıyor. Avrupalı kulüpler Afrika, Brezilya ve Arjantin’in kalitesini alıp adeta bir salata yapmaya çalışıyor.

Dünyadaki futbol ekollerine bu zarar vermeyebilir. İngiltere’de artık yerli oyuncu kalmadı. Arsenal’de neredeyse İngiliz yok. Bu daha çok Avrupa için zararlı.

Afrika’dan dünya şampiyonu çıkar mı?

Afrika’dan dünya şampiyonu çıkması çok zor. Öncelikle altyapı yok. Senegal ve Fildişi’nde Monaco’nun bir futbol okulu var. Biz gidip onları eğitiyorduk. Fransa’da tüm takımların 1. ve 2. ligde oynayan ekiplerin futbol okulu var. Ama Afrika’da böyle bir altyapı ve okul yok. O yüzden kısa dönemde böyle bir şansları olacağını sanmıyorum.

Şimdi bundan sonra sizin planlarınız neler?

Teknik direktörlük için gelen çok teklif var. İngiltere’de çalışabilirim. Milli takım olabilir. Ya da küçük bir takım alıp onu ileri mi taşırım bilmiyorum. Gençlerle de ilgilenebilirim.

Platini ile yakınsınız, futbol için birlikte düşünüyor musunuz ?

Gerçek bir arkadaşlığım var ve hiçbir menfaat yok aramızda. Bana her zaman ‘birlikte çalışalım’ diyor. UEFA’da çalışmak için tam olarak hazır değilim. Avrupa şampiyonası için beni davet etti. Karar için tam sınırdayım.

Hayatınızda böyle sınırlar çok oldu mu?

Evet, böyle sınırlar çok oldu. Keşke dediğim kararlar vardı. Aldığım en kötü karar Monaco’dan sonra 10 ay boyunca menajerlik yapmamdı. Oyunculara yardım etmek istiyordum. Bana çok problem çıkardı. Bir daha yapmayacağım bir şey. Benim amacım genç oyunculara yardım etmekti ve ettim de.

Ama kazandığımdan çok onlara harcadım. Ailelerine bile yardım ettim. Para kazanmak, amacım değildi. Menajerlere kızdığım için bu işe soyundum. Ve kazandığımdan daha çok harcadım. Ama sonrasında çok sorun yaşadım.

Türkiye’de de bu konu gündeme geldi…

Hâlâ Türkiye’de bile bu işleri konuşuyorlar. Her şey ispatlanmış. 40 yıllık futbol hayatımda sadece o 10 aylık dönem konuşuluyor. Ki bu dönemle ilgili de hiçbir ceza ya da suç unsuru bulunmuyor. Ben de düşünüyorum, taşlanmayı hak ediyor muyum diye.
Geçen hafta ‘gözaltına alındı’ diye bir haber vardı. Bir saatlik bir şeydi ve soru soran adamla sudoku oynadık. Türkiye’de bile çok abartılmış.

Türkiye’den ayrılmak zor geldi mi?

İngiltere’de 3 yıl çalıştım. Ama ailemle oradan ayrılmak konusunda hiçbir sıkıntı yaşamadım.

Fakat Türkiye’den ayrılırken onlara bunu izah etmekte zorlandım. Kızım, okula başlamıştı. Eşim buraya alışmıştı. Onlar hiç ayrılmak istemediler.

Biz ailecek Türk gibi yaşamaya başlamıştık.

Röportajı yapan Temel Yirmibeşoğlu’na teşekkür ederiz.

Futbolistan

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu