Haber

Lincoln, Polat ve Taraftar Olabilmek

Hadi biraz da empati yapalım. Özellikle Lincoln olayı patlak verdiği günden bu yana asıp kesmekten dinlenmeye zaman bulamayanlar için kısa bir mola verelim. Bir nevi devre arası yani. Biraz da başkası gibi düşünüp, başka çıkışlar arayalım.
Nedir Lincoln olmak? Sadece Brezilyalı olmak değildir elbette. Ya da Lincoln soyadının önünde beş, altı tane daha isimden oluşan bir karakter olmak hiç değildir. Yaptığı (yapması gereken diyelim şimdilik) işin karşılığında yılda 4 milyon avro civarı para kazanıyor bu adam. Yoksa bununda mı farkında değildir sizce Lincoln?
Bal gibi farkında!
Ve o yüzdendir ki; kısa süreli firarının dönüşünde Frankfurt Havalimanında “Ben Galatasaraylıyım!” diyecek kadar Türk olmuş Lincoln!
Geçen sezondan bu yana 40 küsur maçta forma giydi ama toplasanız 10 tanesinde bile futbolu futbol gibi oynamadı Brezilyalı. Kimi zaman Kalli, kimi zaman Korkmaz, kimi zaman da kendi gölgesi ile kavga etti. Çok sakatlandı, çok arızalandı!
Ancak kendimi onun yerine koyduğumda hiç de suçluluk hissetmiyorum bunlardan. Ben olsam daha da beter olurdum. Almanya’dan nasıl geldiğini hatırlayın bir. Havalimanında 10 bine yakın taraftar karşılamıştı Lincoln’ü. Hatta kalabalığı gören Lincoln, korkudan geldiği yöne doğru geri kaçmıştı ilk başta.
Ardından İstanbul geceleri…
Ardından Kalli kâbusu…
Şimdi de Bülent Korkmaz!
İdmanlarda yaptığı iki şık hareket bile manşet oluyordu bu ülkede. Ve her türlü falsosunu affediyordu camiası. Yeni bir ülke, camia, arkadaşlıklar bütün eksiklerini örtecek bahanelerdi. En önemlisi de kulübün başkanı bile her şeye rağmen arkasında duruyordu.
O yüzdendir ki; Cassio Lincoln’ü ben çok iyi anlıyorum…
Peki, Adnan Polat olmak nedir? Sadece bir Galatasaray sevdalısı olmak mıdır? Güçlü bir işadamı, ara ara siyasetçi, ara ara Alevi olmak mıdır? Zaten hepsini bir arada olmak zordur. Ben olsaydım zor olurdu yani! Yapamazdım.
Ancak Lincoln’ün başkanı olmak da eminim bunun kadar zordur. Kendisinden önceki başkanın sırf karizmayı kurtarabilmek için “Ne yaparsan yap, O’nu al, getir!” deyip, sonra da sahneden çekilmesi, eminim Polat’ın yükünü arttırmıştır. Üstelik meteliğe kurşun atılan bir dönemde Lincoln gibi istikrarsız bir yeteneğin varlığı, yokluğundan daha zararsa buyurun kolaysa Adnan Polat olun bakalım!
Başkanın Lincoln’ü sahiplenmesini anlamak zorundayız. Başka şansı yok çünkü.
Lig sonuna dek ondan maksimum verimi almak zorunda. Sonrası daha kolay. Zenit ile yapılan pazarlıkların gizliliği de bu yüzden zaten.
Bir yanda Galatasaray’ı başarılı yapma baskısı, diğer yanda ekonomik sıkıntılar. Başkanı da anlamak lazım!
Ya Galatasaray taraftarı olmak? Ama tribündeki taraftar… Ekranın öbür ucundaki ya da spor sayfalarından ahkâm kesenler değil. Galatasaray’ı karda kışta yalnız bırakmayanlardan bahsediyorum.
Hani şu; iyi de oynasa, kötü de oynasa “Lincooolllln, Lincooollln” diye bağıranlar yani. Onları anlamak daha önemli belki de. Hagi gibi bir yıldızdan sonra gelen onca çakma Hagi’nin ardından, bir umuttu Lincoln onlar için.
Üstelik oynadığında düşman çatlatırcasına oynuyordu Lincoln. Yeteneklerinden sual olunmazdı yani. Alex’in krallığını yıkacak, Delgado’nun tozunu attıracak, Hagi’nin boşluğunu dolduracaktı Lincoln!
Lincoln yıldız, Lincoln umut, Lincoln başarıydı Galatasaray için.
Böyle anlamak lazım belki de Galatasaraylıları. En azından bence böyle…

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu