TBMM Araştırma Komisyon RaporlarıFutbol

İllegal Futbol

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "İllegal Futbol" başlıklı yazısı;

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Tutanağı 23. Dönem 3. Yasama Yılı 84. Birleşim 30/Nisan /2009 Perşembe

DTP GRUBU ADINA ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – “Değerli milletvekilleri, futbol siyaset-mafya-holding üçgeninden kurtarılmadıkça Futbol Federasyonu ne Meclisin gündeminden ne de yargının gündeminden düşmeyecektir. 12 Eylül ülkemizde sadece demokrasiyi darbelemekle kalmadı, insan yaşamını yok etmenin ötesinde demokrasilerde olmayan, olmaması gereken bir sürü kirli, karanlık ortamların ve uygulamaların yaşanmasına da alan yarattı.

Köşeyi dönmek için her yolun mubah olduğu 80’li yıllarda Türkiye’de yüzlerce milyon doların döndüğü futbola karanlık güçler müdahale etmeye başlıyor. Öyle ki kongrelerde kendilerini açık açık göstermekten kaçınmıyorlar. Alaattin Çakıcı’nın Beşiktaş Kulübü adına aldığı pasaportla yurt dışına nasıl kaçtığı biliniyor.

Aynı yıllarda diğer kulüpler de müdahale görüyor. Mafya sadece Birinci Lig’le sınırlamıyor kendisini, İkinci ve Üçüncü Liglerde de hâkimiyet sağlamaya çalışıyor. Bu güçler futboldan tek sorumlu kurum olan Futbol Federasyonuna da müdahale etmekten geri kalmıyorlar.

Şimdi çok yakın bir geçmişe dönelim. 1997 Futbol Federasyonu seçimlerinde eski Beşiktaşlı Mustafa Kefeli ile Haluk Ulusoy yarışıyor. Seçim Sheraton Oteli’nde yapıldığı için delegeler orada konaklıyor.

Ancak otelin bir katında Sedat Peker ve adamları, diğer katında Alaattin Çakıcı’nın kardeşi Gencay Çakıcı ve adamları, diğer katında Korkut Eken ve adamları kalıyor. Peker ve Çakıcı, Mustafa Kefeli’yi; Korkut Eken ise Haluk Ulusoy’u destekliyor. Seçimi Haluk Ulusoy yani Korkut Eken kazanıyor; kaybeden ise Peker ve Çakıcı oluyor.

Sonrası var. Sonrasında Çakıcı, Haluk Ulusoy’u ve Federasyon Başkan Vekili Hadi Türkmen’i ölümle tehdit ediyor. Hadi Türkmen istifa ediyor. Ulusoy, Çakıcı’yla anlaşma yolu arıyor. Sonuçta Çakıcı şart koşuyor: “Bir dönemden fazla Başkanlık yapmayacaksın. Senin kanını dökmediğim için 100 koyun kesip cezaevindeki adamlarıma göndereceksin.” diyor.

Bunun üzerine Haluk Ulusoy Eyüp Sultan’da 50 koyun keserek işi kapatıyor. Değerli milletvekilleri, bu bilgiler, Mustafa Kefeli’nin DGM dosyasında olduğu gibi yer alıyor.”

Ecevit Kılıç, 2003’te yazdığı Kirli Kramponlar kitabında Türkiye’deki mafya-futbol ilişkisini ortaya koydu. Fanatik gazetesinin Ecevit Kılıç ile 2011 yılında yapılan bir röportajdaki sorulara verdiği can alıcı cevaplara bir göz atalım.

Bahis şikesi mevzuunda, 2001’de, Susurluk sanıklarından Ali Fevzi Bir olayı çıkageliyor. Avrupa’dan, Türkiye’deki maçlara bahis oynanıyor. Hakem Sadık İlhan önderliğinde hakemler, fuhuş çetesi de kullanılarak manipüle ediliyor. Bir, bu gücü nasıl buldu?

“Türkiye’de şikeyle ilgili açılmış en ciddi dosya, oydu. Daha medyatikti, yargı bazında topyekûn bir soruşturmaydı. Federasyon’un yapması gerekeni savcılık yaptı. Ali Fevzi Bir, Susurluk’un temel taşlarından biriydi. Sami Hoştan ile Susurluk Çetesi’nin para kaynağıydı.

Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmeden elinden alınan mal varlıkları, bu ikisine aktarıldı. O dönemde tetikçilik yapan Özel Harekâtçıları kolluyordu. 2. Lig’den 1. Lig’e kadar çoğu maçın parayla alındığı, o dönemki kayıtlarda çok açık. Bu yapı ortaya çıktıktan sonra tasfiye edildi.”

Lucescu, Sinan Engin’e “Tanıdığım en büyük mafyasın.” dedi

İllegal Futbol

“Beşiktaş’ta organizasyonu yapan Sinan Engin. Lucescu, Sinan Engin’e, “Tanıdığım en büyük mafya sensin.” diyor. Orada açık şike var. Beşiktaş’ın son maçlarının hepsi kötü. Beşiktaş, Sinan Engin’in elindeydi ve Peker’in direktifleriyle çalıştı. Serdar Bilgili’nin kaçıp gitmesi de çok önemli.”

Aziz Yıldırım Vefa Küçük’e karşı bir oyla kazandı. Aziz Yıldırım, bunun ardından Sedat Peker’e teşekkür etmek için Romanya’ya mı gidiyor?

“Evet, bu çok önemli. Peker, o dönemde kırmızı bültenle aranıyor, çete kurmak suçundan. Yıldırım, yönetim kurulunun tamamını alarak, teşekküre gidiyor. Sedat Peker, bunu doğruluyor; “Ama çay-kahve içmeye geldiler.” diyor. Aziz Yıldırım reddediyor.”

Ve Mehmet Ağar’ın Terim ve Galatasaray ilişkisini o şampiyonluk posteri sayesinde görmemezlikten gelmek olmaz.

Galatasaray’ın eski futbolcusu Tanju Çolak, 2015 yılında 24 TV’de katıldığı bir programda, Terim’in 1990 yılında Milli Takımı çalıştıran Sepp Piontek’in yardımcılığı görevine Mehmet Ağar tarafından getirildiğini iddia etmişti.

İşte, Ağar-Galatasaray- Fatih Terim ve Ağar-Milli Takım-Terim üçgenlerindeki gelişmeler bu noktadan sonra derinlemesine başladı.

Mafya-siyaset kurgusu içinde güçlü olanın haklı olduğu, neyin nasıl olduğu bilinmesine rağmen her türlü kötü ve kirli işlerinin üstününün örtüldüğü, bununla da kalmayıp bu kurgu içindeki insanların efsaneleştirildiği bir siyasi düzen içerisindeyiz.

Bu durumların çok net ortada olmasına rağmen ve Türk futbolunda 1997 tarihinden itibaren TFF’den başlayarak kulüplere doğru derin birtakım bağlantılar ve ilişkilerin varlığı bilinmekle beraber, başta medya olmakla birlikte dış etkenler sayesinde bu derin yapı normalleştirilmeye çalışılmaktadır.

Mafya dünyasının kirli para organizasyonlarında ve futbol içindeki oldukça büyük para akımı sayesinde futbolun araç olarak kullanılmasına göz yumulmaktadır.

Dünya genelindeki durum kimliklerin konumu değişse de bizdekinden çok da farklı değil. Uzun yıllar kitlelerin yönlendirilmesi ve güdülmesindeki etkisi sayesinde bir araç olarak siyasetin odağında yer alan futbol, son 31 yılda dijital platformdaki yayın gelirleri başta olmak üzere, sponsorluklarla endüstriyel bir hal alması ve bahisle birlikte dev boyutlara ulasan ekonomik büyüklüğüyle, hiçbir hukuki yaptırımın olmadığı süreç içerisinde kirli para ve organize suç şebekelerin ilgi odağı olmaya devam edecek gibi görünmekte.

Odak Dergisi yazarı Umut Ergüven yazdı: “Futbolun Susurluk’u”

Futbol TBMM Araştırma Komisyon Raporları Haberleri

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu